Kaza iniş
esnasında ineceği pisten yaklaşık 1 km kadar uzakta yaşanmıştır. İlk başta
kazaya sebep olabilecek unsurlar olarak hava durumu, yer kontrol, hava
kontrolörü incelenmiş ve burada hava kontrolünün görüş mesafesini yer kontrole
iletmesi ve yer kontrolün de uçaktaki pilotlara iletmesi incelenmiştir.
Bu inceleme
sonucunda ilk rapordaki olumlu görüş mesafesi, hava durumunun ani değişimi ile
ani şekilde düşmüş ancak ikinci bir rapor gelene kadar uçak kazası yaşanmıştır.
Bu durumda pilotlar yanlış bilgilendirilmiş ancak bu yanlış bilginin sebebi
çalışanlar değil sistemin anlık hava durumu verememesi ani hava değişimini
bildirmekte geç kalmasıdır. Dışarıdan bakıldığında çalışanlar görevlerini yapıp
prosedürü uygulamışlar ancak prosedür ani hava değişimini ve görüş mesafesi
değişimini bildiremeyecek kadar yavaş tasarlanmıştır. Burada kontrol noktasında
prosedürsel iç kontrol ile ilgili bir hata olduğu söylenebilir. Hava
bilgilerini daha hızlı bir şekilde pilotlara iletebilecek bir sistem
tasarlanabilirdi.
Soruşturma
daha sonra uçakta bir teknik arıza olup olmadığı yönünde ilerlemiştir. ATR72
model bu uçaklar oldukça güvenilir olduğu bilinse de teknik bir arıza olasılığı
göz ardı edilmemiş ve tüm sistemler incelenmiştir. Uçağın herhangi bir arızası
bulunamamış olmakla birlikte uçağın son 15 saniyede asgari uçuş yüksekliği olan
330 feet’den oldukça alçakta uçtuğu tespit edilmiştir. Bu durumda pilotların
pisti görmeden bu kadar alçalmalarının nedeni araştırılmaya başlanmıştır.
Kokpit sesleri
dinlendiğinde uçuş sırasında rutin olarak yapılan check listler de yardımcı
pilotun okuyup pilotunda cevap vermesi gerekirken pilotun yorgun olması sebebi
ile söylenenleri anlamakta güçlük çekmektedir. Yardımcı pilotun irtifa ve yön
gibi sorularına bile zorlukla ve uykulu bir şekilde cevap verir. Bu iç kontrol
mekanizmasının doğru işlemediğini göstermektedir. Pilot uykusuzluktan
esnemektedir, bu y ve karar alması ve tepki vermesi çok
yavaş ve hataya açık olmaktadır. Araştırmacılar pilotların dosyalarını
incelediklerinde yardımcı pilotun göreve yaklaşık 3 yıl önce başladığını ve
daha önce hiç tecrübesi olamadığını ancak kaptan pilotun aynı rotada defalarca
uçmuş tecrübeli bir pilot olduğunu buluyorlar. Son 90 günkü uçuşları
incelendiğinde günde yaklaşık 6 uçuş yaptıkları tespit ediliyor ki bu diğer
havayolu şirketlerinde çalışan pilotlara oranla oldukça fazladır. Yorgun
pilotlar ile uçulduğundan mevcut iç kontrol prosedürleri doğru yapılmamış ve
prosedürlere aykırı davranılmıştır.
Kazada yer ve uçuş ekibinin incelenmesinden sonra
havayolu firması da incelenmeye alınmış ve çok kısa sürede hızla büyüdüğü tespit
edilmiştir. Bu tespitin ardından yapılan araştırmada havayolu şirketinin uçuş
rotalarını artırdığını ancak personel sayısında aynı ölçüde artış sağlanmadığını
da göstermiştir. Ayrıca bu kazadan yedi ay sonra aynı model bir uçak ile aynı
havayolu şirketi benzer bir kaza daha yaşamıştır. Araştırmacılar havayolu
şirketinin daha fazla rotada bu uçakları eskisine göre çok daha fazla
kullanıldığını görmüşlerdir.
Çalışanların iş yükü konusunda şikâyetlerini
araştıran soruşturma ekibi bir çok şikâyete rastlamakla beraber yönetimin bu şikâyetler
ile ilgi bir şey yapmadığını görmüşlerdir. Soruşturmayı diğer pilotlar üzerinde
simülasyon testleri yaparak ilerleten araştırmacılar bu havayolu şirketinde
çalışan bir çok pilotun standart çalışma prosedürlerini uygulamadığının farkına
varmışlardır. Böylece kazadaki pilotların prosedürlere uymamasının bir defaya
mahsus kazaya özel bir olay olmadığı anlaşılmıştır.
Soruşturma sonunda aslında havayolu şirketinin
yorgun pilotlar ile uçuşlarını gerçekleştirdiği ve pilotların prosedürlere
uymamasına göz yumduğu ortaya çıkarmıştır. Şirket bu iki kazadan sonra bir yıl
geçmeden zarar büyük zarar ederek iflas etti.
Yaşanan iç kontrol prosedürlerindeki aksaklıklar ve
yetersiz iç denetim bir havayolu şirketini tamamen ortadan kaldırmıştır. Eğer
düzgün işleyen iç kontrol ve iç denetim mekanizmaları olmuş olsaydı bu kazalar
önlenebilir onlarca insanın hayatı kurtulup şirket iş yaşamına devam
edebilirdi. Bu da iç kontrolün ve iç denetimin bir şirket için hayati öneme
sahip olduğunu göstermektedir. Havacılık gibi çok katı prosedürlerin
uygulandığı bir alanda kâğıt üzerindeki prosedürlerin yeterli olmadığı,
bunların uygulamasının da denetlenmesi gerektiği ve iç denetimin daha bir olay
olmadan riskleri ön görüp çalışan şikâyetleri gibi ipuçlarından, sorunlu ve
yüksek riskli yerleri tespit edebilmesi gereklidir. Tabi ki yönetiminde bu
konuda harekete geçmesi gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder