Adalet algısı ile ilgili araştırmalar sıklıkla Adams’ın (1965) eşitlik teorisine dayandırılmaktadır. Adams’a göre birey, referans olan diğeri ile yaptığı karşılaştırmada“girdi” ve “cıktı” oranlarında adaletsizlik algılarsa kızgınlık veya suçluluk gibi olumsuz duygular hisseder. Burada “girdi” olarak ifade edilenler yaş, kıdem, eğitim, çaba, sosyal statü, yetenek gibi bireysel nitelik ve özelliklerdir.
Adams, “cıktı” ile ise ödüllendirme, para,
artan statü, otorite veya eğlenceli görevleri ifade etmektedir. Bir başka deyişle
kendi katkısı ve kazanımlarının oranı ile diğerlerinin katkısı ve kazanımlarının
oranında bir eşitsizlik algıladığında birey örgütte adaletsizlik algılamaktadır
ve bu eşitsizliği gidermek adına birey bazı davranışlarda bulunmaya yönelir
(Adams, 1965). Örgütsel adalet, bireyin örgütündeki uygulamalarla ilgili olarak
adalet algılamasıdır (Greenberg, 1996). Aynı şekilde, kazançların dağıtılması
ve dağıtım kararlarının alınmasında kullanılan prosedurlerile bireyler arası
etkileşimle ilgili geliştirilen kurallar ve sosyal normlar olarak ifade
edilebilir (Folger ve Cropanzano, 1998; Greenberg, 1990). Örgütsel adalet adil ve
ahlaki uygulama ve işlemlerin örgüt içerisinde egemen kılınmasını ve teşvik
edilmesini içermektedir (İşcan ve Naktiyok, 2004). Örgütsel adalet, özellikle
yönetim alanında çok önem kazanmaktadır. Çünkü örgütsel adalet, örgütlerin ve
örgütlerde çalışan kişilerin kişisel doyumlarının sağlanması için temel bir gereksinimdir
(Lambert, 2003).Örgüt içerisinde çalışanlar kuralların herkese eşit uygulanmasını,
eşit işe eşit ücret ödenmesini ve izin ile sosyal imkânlardan eşit olarak yararlanmayı
beklerler. Ancak, çalışanların adalet algılamalarının odağında sadece cıktılar
ve bu çıktıların karşılaştırılması bulunmamakta, aynı zamanda örgütteki
kurallar, bu kuralların uygulanış bicimi ve bireyler arasındaki etkileşim de
yer almaktadır (Barling ve Phillips, 1993). Örgütsel adalet, ekonomik değerlerin
paylaşımında adil olmanın yanı sıra, yönetimin izlediği politikaların da adil
olmasını ifade eder ve bireyler arasında herhangi bir ayrım gözetmeden ilişkilerin
geliştirilmesine, çalışanların kişiliğine ve kültürel değerlerine saygılı davranmayı
öngörmektedir (Cremer,2005). Araştırmacılar arasında örgütsel adaletin kaç
boyutta inceleneceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Örgütsel adaletin
genel olarak dağıtım adaleti ve işlemsel adalet olmak üzere iki önemli boyutta
incelendiği görülmektedir (Mc Farlin ve Sweeney, 1992; Love ve Vodanovic, 1995;
LemonsveJones, 2001; Rifai, 2005). Diğer yazarlar ise örgütsel adaleti dağıtımsal
adalet, prosedürel (işlem) adalet ve etkileşimsel adalet olmak üzere üç boyutta
incelemektedir (Oğut vd., 2009; Foley, Kidder ve Powell, 2002; Folger, 1987; Greenberg,
1990). Dağıtım adaleti, örgüte katkıları aynı olan çalışanlara benzer davranılmasını
açıklamakta ve kazanımların dağıtımındaki adalet algısını içermektedir (Foley,
Kidder ve Powell, 2002). Prosedür adaleti, örgütsel kaynakların dağıtımına ilişkin
prosedürlerin adil algılanıp algılanmadığını (Folger, 1987) ve örgütsel vatandaşlık
gibi çalışanların örgüte yönelik tutum ve davranışlarını açıklamaktadır
(Greenberg, 2000). Çalışanların karşılıklı ilişkilerde ortaya çıkan tutum ve
davranışlara olan ilgisi ise etkileşim adaleti olarak tanımlanmaktadır (Bies,
2001).
Daha fazla bilgi için örgütsel adalet algısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder