Kapitalizmin yaygınlaşmasıyla beraber sermaye artırma, maliyet azaltma, kar, verim, rekabet gibi kavramlar iş hayatına girmiştir. Bu kavramlar git gide daha çok belirleyici ve yönlendirici olmaya başlamış ve çalışma hayatını önemli ölçüde değiştirmiştir. Ayırt edici özelliği sürekli sermaye birikimi olan kapitalizmin(Wallerstein (2006: 12)) bunu gerçekleştirebilmek için izlediği yol düşük maliyetli üretim ve yüksek kârlı satış olmuştur(Gençoğlu,2012; 102). Her ne kadar kapitalist sistem özel mülkiyet ve özel girişimler üzerinden açıklansa da, devlet kurumları da aklımıza gelebilecek her şeyi metalaştırmaya dayalı bu kapitalist ruhtan etkilenmiş ve verimli çalışma yöntemleriyle rekabet ortamına ayak uydurmaya çalışmaya başlamıştır. Amacı halkının refahı olan devletin kar amaçlı bir yapıya bürünmesinin kendi içindeki çelişkisini araştırma konumuz olmadığı için bir tarafa bırakarak çalışma şartlarına geri dönersek; yıllardır yerleşmiş olan hantal ve statik bürokratik devlet anlayışını “daha çağdaş” kapitalist sistem kurallarına adapte etmenin, daha hzılı ve esnek özel sektörü adapte etmekten daha zor olduğu söylenebilir. Dolayısıyla özel sektördeki kapitalizm sebepli, iş yoğunluğu, yükselme kaygısı, daha çok güç ve para kazanma baskısı gibi stres kaynaklarına, devlet kurumlarında bir de mevcut üst düzey bürokratların uyguladığı bilinçsiz kamu yönetimi reformu denemelerinin yarattığı belirsizlik ve başarısızlıkların stresi eklenmiştir.
Kapitalizmin sermaye sahipleri, bu stresin iş verimliliğini ve dolayısıyla karı düşürdüğünü görmektedir. Ancak stresin ana sebebi kapitalizmin kendisi olduğuna ve sistem kendi kendini yok etmeyeceği için stresin ortadan kalkma ihtimali olmadığına göre, stresin sebeplerinden çok stresi azaltma yöntemleriyle ilgili çalışmalar önemlidir. Bu çalışmalar hem verim ve karlılığın artırılması, hem de emeğini satarak para kazanan mülksüz emek gücünün ağır çalışma koşulları sebebiyle atıl hale gelmeden sistemin içinde var olmasını sağlama açısından oldukça önemlidir.
Bu çalışmamızın amacı, spor yapma düzeyinin devlet memurlarının stres algısı üzerindeki etkisini görebilmektir. Bu sayede, spor yapma düzeyi ile stres algısı düzeyi arasında olumsuz bir ilişki bulunması halinde, ileride devlet memurları için yapılabilecek stresi azaltmaya yönelik çalışmalar için bir ön çalışma gerçekleştirilmiş olacaktır. Ayrıca bu çalışma spor dalları üzerine daha da detaylandırılarak hangi sporların stresi azaltmada daha etkili olduğu konusundaki çalışmalara da bir referans oluşturabilecektir.
Hem literatürde hem de günlük gazeteler ve popüler gündelik hayat sitelerinde, stres ve stresi azaltmaya yönelik oldukça detaylı çalışmalar vardır. Bu araştırmalarda detaylı olmasa da sporun stresi azaltmadaki rolüne de değinilmektedir. Ancak bu araştırmalar ya izleyici/okuyucu kitlesi ağırlıklı olarak onlardan oluştuğu için özel sektör beyaz yaka çalışanlar üzerine, ya devlet/özel ayrımı yapmadan stresli olduğu genel olarak kabul edilmiş sektörlere(sağlık gibi) ya da araştırmaları yapanlar öğrenci olduğu için öğrenciler üzerine odaklanmıştır. Ancak sağlık sektörü haricinde de çok büyük bir kesimi istihdam eden devlet kurumlarının stres durumuyla ilgili çalışmalar oldukça az yapılmıştır. Bu sebeple çalışmanın devlet memurları üzerine yapılmasının literatüre katkı sağlayacağı ve yukarıdaki paragrafta belirtildiği gibi uygulama açısından diğer çalışmalara ışık tutabileceği değerlendirilmiştir.
Aşağıdaki bölümde literatür taraması sonucu elde edilen bilgiler değinilecektir. İlk önce genel olarak sporun faydalarına değinilecek, daha sonra stres ve özellikle örgütsel stres kuramsal olarak ele alınacaktır. Son olarak da daha önceki çalışmalardan bahsedilecektir.
1. 1. Spor
Kavramı
Spor kelimesi Latince “dağıtmak birbirinden ayırmak”
anlamına gelen dispotore ve deportoresözcüklerinden türetilmiştir. Farklı
şekillerde tanımlanan spor kavramı Aracı tarafından kişinin“beden ve ruh
sağlığının geliştirilmesi, belli kurallara göre rekabet ölçüleri içinde mücadele
etme, heyecan duyma, yarışma ve üstün gelmesi için gösterilen yoğun
çabalardır”(Aracı, 1999: 88) şeklinde; Ludwing tarafından ise “bireysel yönden;
insanın sağlığı, karakter gelişimi, morali ve verimliliğini yükseltmesi, ulusal
yönden sağlam, güçlü, ortak duygu ve davranışları yüksek bir insan gücü
potansiyelinin sağlanmasıdır”(Ludwing, Çev: Fevzi Aksoy, 1983) şeklinde
tanımlanmıştır.
Yukarıdaki tanımlara göre daha kapsamlı bir şekilde tanımlamak istenirse spor, insanların bedenlerini ve zekâlarını birlikte çalıştıran; beden, zekâ, ruhsal, sosyal, kültürel, ekonomik, antropolojik, eğitim, politik, teknolojik, ahlaki sanat gibi yapılarının çeşitli yönlerden gelişmelerini sağlayan, yarışmalı ve yarışmasız olarak yapılabilen; doğal, eğlenceli, organize ve bilimsel hareketler bütünüdür, denilebilir. (Selçuk 1990).
Spor çeşitli boyutlarıyla toplumsal hayatta gün
geçtikçe daha fazla yer tutmaktadır ve bu sebeple 20. yüzyılda bir bilim dalı
olarak da büyük gelişme göstermiştir.(Mirzeoğlu, 2003:64)
Pender sağlıklı yaşam için gerekli davranışları
manevi gelişim, egzersiz, beslenme, sağlık sorumluluğu, insanlararası ilişkiler
ve stres yönetimi olarak belirleyerek, hem egzersize hem de stresin yönetimine
vurgu yapmıştır.(Pender ve ark., 2007:13-209)
Dünya Saglık Örgütü (WHO) sağlık kavramını zihinsel,
duygusal,
fiziksel
ve sosyal olarak iyi olma hali olarak tanımlamıştır (Bishop ve Aldana,1999). Bu
tanımdan yola çıktığımızda sporun etkileriüç başlık altında incelenebilir:
1.1.1.Sporun Psikolojik Etkileri
Spor kişiliğin gelişmesi ve şekillenmesini olumlu yönde etkilemektedir. Grup oyunları ile kişilerdeaidiyet ve fedakârlık duyguları gelişir (Aracı 1999). Ayrıca spor etkinlkleri işbirliğini geliştirdiği gibi bireysel olarak da sorumluluk sahibi olma, kendini disiplin altına alma gibi özellikleri de geliştirir(Korkut, 1984: 65)
Kısacası psikolojik ve sosyal gelişim birbirine bağımlıdır. Kişi spor
yoluyla toplumu, kuralları, meslekleri, gelenek ve görenekleri, iyi ve kötüyü,
doğruyu yanlışı
öğrenirken
aynı zamanda kişiliğinide şekillendirmiş olur.(Alpman, 2001:98)
1.1.2.Sporun Sosyal Etkileri
Yukarıda da belirttiğimiz üzere sporun psikolojik ve
sosyal etkileri birbirinden bağımsız değildir. Günümüz toplumların en belirgin
özelliklerinden olan sosyal sınıflar ve hatta sınıflar arası farklılaşma ve
artan iş bölümü, sosyal bütünleşmeyi zorlaştırmaktadır. Bu noktada sporun
önemli bir rolü vardır. Bu sebeple sosyal hayatın düzenlenmesinde spor önemli
bir faktör olarak kabul edilir(Diana ve Mears, 2004).
Günümüz insanının günlük hayatının monoton ve stres
dolu bir yaşam alanı hâline gelmesi de kişileri farklı ilgi alanlarına
yöneltmiştir; ki spor da bunlardan bir tanesidir. (Necmettin 1998).
1.1.3.Sporun Fizyolojik Etkileri
Egzersiz yaparken kalbi besleyen ve beyne kan götüren
damarlarda dolaşım durumları incelenmiş ve egzersizlerin kalbe ve beyne daha
fazla kan gitmesini sağladığı bulunmuştur. Kalbe ve beyne daha fazla kan
gitmesi bireylerin daha sağlıklı bir yaşama adım atmalarını kolaylaştırmaktadır
(Diana ve Mears, 2004).
Psikolojik ve sosyal faydalarının yanı sıra sporun fizyolojik
olarak da büyük faydaları vardır. Bu fizyolojik iyileşmeler psikolojik ve
sosyal iyileşmelere de zemin hazırlamaktadır.
Sporun fizyolojik faydaları oldukça fazladır. Bunları
kısaca tablo ile belirtmek uygun olacaktır:
1.1.3.1.
Kas ve İskelet Sistemi Üzerindeki Etkileri:
*Kas
kuvvetinin korunması ve arttırılması,
*Vücut
segmentlerini hareket ettiren aksi grup kaslar arasındaki dengenin sağlanması,
*Kas
- eklem kontrolünü arttırarak dengenin sağlanması,
*Eklem
hareketliliğinin korunması ve arttırılması,
*Hareket
alışkanlığının ve fiziksel aktivite toleransının artması (kondisyon ve
dayanıklılık),
*Reflekslerin
ve reaksiyon zamanının gelişmesi,
*Vücut
düzgünlüğünün ve postürün korunması,
*Vücut
farkındalığının geliştirilmesi,
*Denge
ve düzeltme reaksiyonlarının gelişmesi,
*Yorgunluğun
azaltılması,
*Kas
kasılması ve aktivitenin etkisiyle kemik mineral yoğunluğunun korunarak
osteoporozun önlenmesi,
*Kas
dokusunca kullanılan enerji ve oksijen miktarının artması,
*Olası
yaralanma, sakatlık ve kazalara karşı bedensel korunma geliştirmesi (Bek, 2008;
Sağlık Müdürlüğü, 2013).
1.1.3.2.
Diğer Sistemler Üzerindeki Etkileri:
*Kalbin
dakikadaki atım sayısı azalır,
*Kalbin
boşluklarında genişleme meydana gelir ve bir atımda pompalanan kan miktarında
artış olur,
*Kalbin
ritmi düzenlenir,
*Damarların
kan akışına olan direnci azalır ve kan basıncı düşer,
*Damar
yapısının elastikiyetini arttırır,
*Yüksek
kan kolesterol ve trigliserit düzeyini etkileyerek damar hastalıkları riskini
azaltır,
*Kalbi
güçlendirerek kalbe olan kan akışını arttırır ve kalp krizi geçirme riskini
azaltır. Ayrıca geçirilmiş kalp krizleriyle başa çıkma oranını arttırır,
*Akciğerlerin
havalanması artar, solunum kapasitesinde artış meydana gelir,
*Düzenli
aktivite yapan bireyler sigara bağımlılığından kurtulma konusunda inaktif
bireylerden daha başarılıdır,
*Düzenli
fiziksel aktivite insülin aktivitesinin kontrolünü sağlayarak şeker hastalığının
ve kan şekerinin kontrolüne yardımcı olur,
*Vücudunsu,
tuz, mineral kullanımının dengelenmesine yardımcı olur,
*Enerji
gereksinimini yağları yakarak karşılama alışkanlığı getirerek metabolizmayı
hızlandırır ve kilo alımını önler,
*Kadınlarda
menopoza girme başlangıç yaşını geciktirir, menopozunolumsuz etkilerinin
hafifletilmesinde yardımcı olur,
*Damar
yapısına etkileri nedeniyle beyne olan kan akışının artışına bağlı olarak erken
bunama ve unutkanlık gelişim riskini azaltır,
*Beyin
damar hastalıkları gelişim riskini azaltır,
*Yetişkinlerde
sağlıklı cinsel aktivite üzerinde olumlu etkileri vardır (Bek, 2008; Sağlık
Müdürlüğü, 2013).
1.2.
Stres Kavramı
Stres, Latince kökenli bir sözcük olan “estrictia”
dan gelmektedir. “17. yüzyılda felaket, bela, musibet, dert, keder gibi
anlamlarda kullanılmıştır. 18 ve 19. yüzyıllarda ise bir nesnenin veya insanın,
bir tür gücün etkisi ile biçiminin bozulmasına, çarpıtılmasına karşı
oluşturduğu direnç anlamında kullanılmaya başlamıştır.(Başal, 2007:23)
Stres ayrıca kişinin içinde bulunduğu ortam ve iş
koşullarının onu etkilemesi sonucunda, vücudunda özel biyokimyasal salgılar
oluşarak kişinin zihinsel ve bedensel sağlığını olumsuz yönde etkileyen
psikolojik bir durum olarak da tanımlanabilir(Tutar, 2003:71).
Farklı bir yaklaşıma göre stres, “Tüm insanlar ve
hayvanlarda yoğun sıkıntılar yaratan ve davranışlarını da önemli ölçüde
etkileyen evrensel bir olaydır. İnsanlar üzerinde fizyolojik, sosyal ve
psikolojik sistemlerde rahatsızlık yaratabilecek aşırı taleplerin sonucudur.”(Şengül,
1999:6)
1.2.1.Stres Kuramları
Bugüne kadar stresi
açıklamaya çalışan birbirinden farklı
yaklaşımlar geliştirilmiştir. “Bu stres yaklaşımları stres
tanımlarına, psikolojik ve
fizyolojik faktörlere yaptıkları vurgulara ve bireyler ile
çevreleri arasındaki ilişkileri
açıklamalarına göre farklılık göstermektedir.”(Özen, 2011:29)
Başlıca stres kuramları:
1.2.1.1. Fizyolojik Stres
Kuramı
Canon ve Selye’nin
liderliğinde geliştirilen kuramda, “Stres anında gösterilen
tepkiyi stres olarak tanımlamışlardır. Kan basıncının yükselmesi,
kalp atışınınhızlanması, aşırı terleme ve buna benzer fizyolojik tepkiler tümü
strestir.” Canon,
stres esnasında bedenin sarf ettiği tepkiyi “savaş veya kaç”
tepkisi olarakisimlendirmiştir. Bu duruma göre stresin tanımı yeni bir boyut
kazanmıştır.“Organizmanın kendi yaşamını ve uyumunu tehdit eden herhangi bir
uyarıcıya
gösterdiği tepki, stres olarak tanımlanmıştır.”(Ağma, 2007:20) Bu
kurama göre stres, bir anda ortaya çıkan uyarana karşı verilen tepki şeklinde
tanımlanmıştır.Tepkiler ilk olarak fizyolojik şekilde kendini göstermektedir. Selye
tepkiyivücudun en olası yolla bu uyarana direnç göstermesi; organ veya
sistemlerinfonksiyonunun en iyi tepki verebilecek duruma yükseltilmesi süreci
olarak görmüştür. Strese gösterilen ilk tepki fizyolojiktir. Fizyolojik
tepkilere aynı zamandaGenel Adaptasyon Sendromu (GAS) adı verilmektedir. GAS
ilk kez Selye tarafındantanımlanmıştır. GAS üç fazdan oluşmaktadır. (Yalnız,
2010:36)
1.2.1.1.1.Alarm
Tepkisi
Bünyenin
dış çevre uyaranını stresör (stres kaynağı) olarak algılayıp;“savaşya da kaç”
tepkisini verdiği aşamadır. Bu süreç, organizma için yukarıda sıralanan
otonom
faaliyetlerin yaşandığı, ortaya çıkan stresöre karsı mücadele etmeye ya da
ondan
uzaklaşmak için harekete geçmeye hazırlanıldığı dönemdir.
1.2.1.1.2.
Direnç Dönemi
Organizma,
stresin sürmesi durumunda stresle mücadeleye devam edip, direnç
aşamasına
geçmektedir. Bu süreçte stres, uyum bozucu gücünü yitirir ve organizma
alarm
tepkileri vermeyi bırakır. Direnç dönemi başarıyla atlatılırsa, fizyoloji
normal
koşullara
döner. Aksi takdirde beden güçten düşer.
1.2.1.1.3.
Bitkinlik Dönemi
Eğer
stresör uzun sürdüyse organizma tükenme aşamasına gelir. Bu aşamada tekrar
alarm
dönemindeki tepkiler ortaya çıkar. Devam eden ve basa çıkılamayan stres
karşısında
denge bozulur. Tükenme ve bitkinlik sonucu organizmada geri dönüsü
olmayan
izler meydana getirebilir.
“Tükenmişlik
dönemi” olarak literatürde adlandırılan bitkinlik döneminde, organizma tarafından,
umutsuz bir çaba içinde stresi kontrol altına almak için giderek daha etkisiz hale
gelen savunma mekanizmaları kullanılmaya başlanır. Bazı bireyler, bu evrede gerçek
yasamla bağlarını koparıp, duygusal ya da davranışsal bozukluk belirtileri göstermeye
başlayabilir. Bu kişilerde, erteleme, sinirlilik, dikkat toplama güçlüğü ve hiç
bir şeyin anlamı olmadığı, hiç bir şeyin değmediği inancını da içeren “tükenmişlik”işaretleri
gözlenebilir (Morris,2002).
1.2.1.2. Nedensel Stres
Kuramı
Korunma içgüdüsünden yola
çıkılarak meydana getirilmiş bir kuramdır. “Bu
model üzerinde Holmes ve Rahle isimli araştırmacıların önemli
katkıları vardır.
Modelde kişisel farklılıkların pek bir önemi yoktur, daha çok
çevresel faktörler ve
kişinin dışında meydana gelen olaylar önem taşımaktadır. Nedensel
stres kuramında,
hangi tür yaşam olaylarının, ne kadar stres yükünü ifade ettiğine
yönelik araştırmalar
önem kazanmıştır. Bu yaklaşımda stres, bedenin zarar görmesine
neden olan, dıştan
gelen, tehlikeli-zarar verici bir “uyarıcı” olarak ele
alınmıştır”.( Yalnız, 2010:.37)
Bu modele
göre stres, bireysel farklılıklardan ziyade çevresel uyaranlar sebebiyle ortaya
çıkmaktadır.Yani, insan organizmasını etkileyen bireysel sebepler değil
dışarıdan gelenuyaranlardır.Olağan yaşamda aniden ortaya çıkan beklenmeyen
durumlardaki stres kaynakları da çok çeşitli olabilir. “Savaş, deprem, sel gibi
doğal afetler, diyabet gibi kronik hastalıklar, sevilen birinin ölümü, evrensel
stres kaynağı olarak görülüp, birçok insanda benzer etkilerinin görüldüğü
tespit edilmiştir. Örneğin, bir ülkede yaşanan deprem sonucunda, depremi yaşayanların,
birbirine daha sıkı kenetlenmesine sebep olacağı gibi toplumun tamamen
birbirinden kopmasına da sebep olabilir.” (Ağma, 2007:21)
Yani, bu
kuramda stresin birey ve toplum tarafından nasıl algılandığı önemlidir. Bu
kurama göre stres bireyler ve toplumları birbirineyaklaştırıcı etki yaparken
aynı şekilde uzaklaştırabilmektedir.
1.2.1.3. Psikolojik Stres Kuramı
Ruhsal
anlamda başlayan stresin bedensel tepkilere dönmesinden önceki
süreci konu alan bu kuramda,
“Richard Lazarus daha çok stresin psikolojik boyutuyla ilgilenmektedir. Lazarus
strese gösterilen tepkinin medikal ve fizyolojik
yönlerini değil, psikolojik
ve bilişsel yönlerini vurgulamaktadır. Cannon gibi Lazarus
da stresi birey-çevre
etkileşiminin bir sonucu olarak görmekte ve bireyleri veya olayları stresli ya
da stressiz şeklinde sınıflandırmada bireyin algılamasına önem
vermektedir. Bireyler
insanları ve olayları farklı değerlendirmektedir. Bir birey için stresli olan
durum diğer birey için stresli olmayabilir. Algılama ve bilişseldeğerlendirme
stresli olanı belirlemede önemli süreçlerdir.” (Özen, 2011:32)
Bu kurama
göre stres spesifik bir kavramdır. Yani, birey bir olayı stres kaynağı olarak
görüyor ise o olaybirey için gerçekçi bir stres nedenidir.Aynı olayı başka bir
birey stres kaynağı olarak görmüyor ise olay kişide strese yol açmamaktadır.
“Yapılan bir araştırmada Çin ve ABD‘de iş stresine yol açan faktörler
kantitatif ve kalitatif açıdan değerlendirilmiştir. Kalitatif analizde, Çinli
iş görenlere oranla Amerikalı iş görenler iş stresine yol açan stresörler
olarak işte kontrol eksikliğini, takım koordinasyonunun yetersizliğini, öfkeyi,
engellenmeyi, ezilmişlik duygusu ve mide problemlerini daha çok vurgulamaktadır.
Buna karşılık, Çinli iş görenlerde Amerikalı iş görenlere oranla iş
değerlendirmelerini, çalışma hatalarını, dolaylı çatışmayı, çalışma şartlarını,
eğitim eksikliğini, endişeyi, acizliği, uyku problemlerini ve fazla ısınmayı
daha fazla iş stresine yol açan faktörler arasında saymaktadır.” (Özen,
2011:32)
Yapılan araştırma sonucu, stresi algılama
düzeylerinin farklımilletlerde farklı şekilde olduğu görülmektedir. Ancak, bu
kurama göre stres aynı millete mensup bireylerde de farklı şekillerde
görülmektedir.
Çevresel
faktörlerin haricinde de stres kaynakları mevcuttur.“ Kurama göre;
stres yalnızca dışsal
etkilerden kaynaklı değildir. Strese neden olan, bireyin tamamen
dışında gerçekleşen olaylar
değildir. Aynı zamanda stres bireyin yaralanabilirliğiincinebilirliğive savunma
sisteminin yeterliliğine bağlı olarak yaşanan bir durumdur.Bu modelde en önemli
olan farklılık, kişinin ancak, bir değerlendirme yaptıktan
sonra stres belirtisi
gösterip göstermeyeceğinin ortaya çıkacağı inancıdır. Lazarus ve
Folkman’a göre aynı
uyaranlara farklı kişiler farklı anlamlar yükledikleri için tepkileri farklılık
gösterebilmektedir. Bir kişi stres algılarken diğeri algılamayabilmektedir, bu
da demek oluyor ki stres algısında kişi bazlı farklılıklar
önem taşımaktadır. Bu tanıma
göre, sadece çevreden gelen uyaranlar tek başlarına
stres tanımlamakta yeterli
değildirler, kişinin algısıyla ancak, anlam kazanmaktadırlar.”(Yalnız, 2010:37)
Stresin
derecesinin azaltılıp çoğaltılmasında düşünme tarzı vebakış açısı etkilidir.Bu
teori, değerlendirme ve mücadele etme kavramları etrafında şekillenmektedir.
“Değerlendirme bireylerin sağlıkları için gerçekleşen olayın öneminin
değerlendirilmesidir. Mücadele etme ise bireylerin spesifik talepleri yönetmek
için düşünme ve harekete geçme çabalarıdır Lazarus tarafından geliştirilen psikolojik
stres teorisi mücadele etme boyutu üzerinde durmaktadır. Lazarusmücadele etmeyi
bireye yük yükleyen ve bireyin kaynaklarını aşan spesifik dışsal
ve/veya içsel talepleri
yönetmeye dönük süreklilik arz eden bilişsel ve davranışsal
çabalar olarak
tanımlamaktadır.” (Özen, 2011:33)
Bu kurama
göre stres sadece bireyin istekleridışında gerçekleşen olaylardan meydana gelmemekte
bireyin mücadele etme yeterliliğine bağlı olarak da gerçekleşebilmektedir.
1.2.2.
Örgütsel Stres Kaynakları
Örgüt, bireylerin yaşadığı, çalıştığı, birbirleriyle
ilişkilerde bulunduğu sosyal
bir
sistemdir. Örgütsel stres ise “bireyin çevre ile ilişkisi olarak ifade edilen,
bireysel
farklardan
ve psikolojik süreçlerden etkilenen, kişiye fazla psikolojik veya fiziksel
istekler
yükleyen, dış çevre, durum veya olayın sonucu olan bir tepkidir. Örgütsel
stres,
kişi ve iş ilişkilerinden doğan insanı normal işlevlerinden alıkoyan
değişiklikler
getiren
bir durumdur.”(Akgündüz, 2006:24) Stres
düzeyi kişiden kişiye değiştiği gibi örgütlerde stres, örgütlerin yapısına,
kullanılan teknolojiye, çevresel koşullara, üyelerinin eğilim ve deneyimlerine,
örgüt içi ilişkilere ve yapılan işin ne olduğuna göre de değişir. Bu değişiklikler,
örgütsel stresin farklı tanımlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Örgütsel stres kavramı “Cooper-Marshall tarafından
mesleki stres, War-Wall tarafından çalışma stresi, Buzzard tarafından
endüstriyel stres, Caplan-Cobb-French tarafından iş stresi, Buck tarafından iş
baskısı ve Singer tarafından iş gerilimi gibi kavramlarla ifade edilmektedir”(Güllüoğlu,
2012:79)
Soysal’a göre örgütsel stres kaynakları şunlardır:
-“İşle
ilgili stres kaynakları; aşırı veya yetersiz iş gücü ve zaman baskısı, tekdüze
çalışma
ve monotonluk, çalışma ortamının kötü olması, fazla mesai ve vardiyalı
çalışma
sistemi, işyeri düzeni.
-Örgütsel
yapı ve politikalar ile ilgili stres kaynakları; değerlendirme ve kariyer
sorunları,
hiyerarşik ve merkezi örgüt yapıları, liderlik stili, örgütsel iletişim
sisteminin
olmayışı ya da eksik olması, yetki ve sorumluluk hataları, çalışanların
kararlara
katılım düzeyinin azlığı, rol çatışması ve rol belirsizliği, adil olmayan
düşük
ücret, zorbalık (mobbing).
-Dış
çevre ile ilgili stres kaynakları; değişen teknoloji, krizler ve işsizlik,
sosyal
hayattır”(Soysal,
2009:20)
Örgütsel strese kaynaklık eden çok sayıda faktör bulunmaktadır.
İşgörenin
fiziksel
ve psikolojik yapısı, stresten etkilenme düzeyi ve yapılan iş bu faktörleri
etkilemektedir.
Aşırı sorumluluk altında olmak, kariyer geliştirme ile ilgili problemler,
yapılan işten zevk almamak, görev dağılımında haksızlıkların yapılması, yöneticilere
karşı güvensizlik duyma, çevre koşulları olarak; aydınlatma, gürültü,
sıcaklık
problemleri, işte kaza ve tehlike unsuruaşırı iş yükü, çalışanlar arasındaki
iletişim
kopukluğu, ücret konusundaki tatminsizlikler, iş ile ilgili plan ve program
eksikliği
gibi pek çok etken örgütsel stres kaynakları arasında gösterilebilir. Bütün bu
faktörler
örgütlerin performansını, verimliliğini, çalışanların motivasyonunu, mal ve
hizmet
üretimini olumsuz yönde etkilemektedir.
1.2.3.
Stresle Başa Çıkma Yöntemleri
İnsanlar yıllar boyunca stresten kurtulabilmek,
stresin etkilerini azaltabilmek
için
çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Güney Afrikalı yerliler kokain kaynağı olan
Coca
bitkisinin kurutulmuş yapraklarını çiğneyerek, Çinliler esrar içerek, Araplar
nargile
kullanarak sorunlarından uzaklaştıklarını düşünmüşlerdir. Sibiryalı köylüler ise
kutsal olduğuna inandıkları mantarları çiğneyerek kendilerini mutluluğa götürdüklerini
inanırlardı.(Norfolk, 1989:173) Günümüz insanı ise stresli durumlarda sigara,
uyuşturucu, içki, sakinleştirici ilaçlardan yarar beklemektedir. Stres
karşısında gösterilen davranışların, stresten kaçmaya çalışmak yerine, stresle
başa çıkmaya yönelik olması son derece önemlidir. Kişilerde stres durumunun uzun
süre devam etmesi hem ruh hem de beden sağlığı açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği
için stresle başa çıkmanın yöntem ve tekniklerinin öğrenilip uygulanması
gereklidir. Başa çıkma yöntemleri, stres nedenlerini kaldırmak ya da denetim
altına almak, stresin etkilerini yok etmek amacıyla bireylerin strese karşı gösterdikleri
davranış veya duygusal tepkileri güçlendirmektedir. Baş etme yöntemleri ile
stresin olumsuz etkileri azaltılmaya ya da ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Stresle başa çıkmanın amaçları üç boyuta ayrılabilir:
Kısa vadeli amaçlar:Stresin
yapısını, sebeplerini, etkilerini, başa çıkabilmek için
gerekli
yöntemleri öğrenmek.
Orta vadeli amaçlar:Olumlu
stres kaynaklarını algılamak; duygusal ve bedensel
stres
tepkilerini kontrol etmek; zararlı stres sebeplerini öğrenmek; etkili bir yaşam
biçimi
geliştirmek.
Uzun vadeli amaçlar:Sağlıklı
ve düzenli yaşamak; yetenekleri geliştirmek, huzur
bulmak,
yüksek düzeyde verimlilik sağlamaktır.(Pehlivan,1995:33)
Stres yönetimi, kişilerin karakter yapılarına göre
değişmektedir. Stresle başa
çıkma,
kişinin duygusal, zihinsel ve davranış özelliklerine yani bireysel
özelliklerine
bağlı
olarak değişen mühim bir süreçtir. Stresle başa çıkma yolları bedenle, zihinle,
ve davranışla ilgili olmak üzere üç grupta ele alınabilir:
-
Bedenle Başa Çıkma: Gevşeme
teknikleri, değişik beden egzersizleri ve beslenme
biçimleri,
-
Zihinsel Başa Çıkma:Uyumsuzluğa
yol açan inançlarla uğraşma ve zihinsel düzenleme tekniğini içerir,
-
Davranışçı Başa Çıkma:“A”
tipi davranış biçiminin değiştirilmesi, güvenli girişkenlik davranış eğitimi ve
zaman düzenlemesi teknikleridir.(Kanbay, Üstün,2009:155)
1.2.4.. Stresin
Sonuçları
1.2.4.1.
Stresin Bireysel Sonuçları
Her insanın kendi içinde oluşturduğu denge ve olaylara karşı verdiği tepkiler farklı olduğu gibi stresle başa çıkabilme becerisi, baskıya dayanma gücüde farklı farklıdır. Stres altındaki bireyde belirli bir takım davranışsal değişimler görülmektedir. Bunlardan sigara ve alkol tüketimindeki artış en çok fark edilen değişimlerdendir. Yemek yeme alışkanlığındaki değişiklikler az ya da çok yeme gibi değişimlere ek olarak zamanla oluşan madde bağımlılığı da kişide stresin yarattığı etkilerdendir. İnsan bedeninin dış etkilere uyum göstermesini sağlayan iç dengesi bozulduğunda stres zihinsel olabileceği gibi fiziksel de birçok hastalığa neden olmaktadır.(Tansu, 53) Stresin bireysel sonuçları fiziksel, psikolojik ve davranışsal olmak üzere üç başlıkta ele alınacaktır.
1.2.4.2. Stresin Fiziksel Sonuçları
Stres
ilk olarak psikolojik etkiye sahipken özellikle uzun süren stres süreçlerinde
bedensel rahatsızlıklara da neden olmaktadır. “Stres esas olarakpsikolojik bir
olgu olmasıyla birlikte, stresin neden olduğu fizyolojik sonuçlar da vardır.
Örneğin fiziksel bir rahatsızlık sonucu ağrı hissetmemiz ve bu ağrının bizi
etkilemiş olması gibi psikolojik açıdan yaşanılan stresin de fiziksel anlamda yansımaları mevcuttur.”(İrisöz, 2013:28)
2000 yılından bu yana yapılan araştırmalarda doktorlar
stresin hastalıkların oluşumu ve gelişimi üzerinde etkisi olduğunu kabul
etmektedirler. 19. yy da İngiliz doktorlar duygusal üzüntü ve stresin kanserin
en büyük sebebi olduğuna inanmakta hastalıkların artmasında “çağdaş” yaşam tarzının
doğurduğu psikososyal streslerle çok sıkı bir bağlantı olduğuna
inanmaktaydılar. Amerikan Stres Enstitüsü’nün raporunda son 15 yılı kapsayan
çalışmaların sonucunda birçok hastalığın gelişimi ve hızını artırmasında
stresin önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. Bu durum stresin insan
sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini göstermektedir.
İnsan sağlığına derinden etkisi olan stresin beden
üzerinde de belirgin etkileri göze çarpmaktadır. “Günümüzde birçok hastalığın
stresten kaynaklandığı düşünülmektedir.
Stresle ilişkili olduğu düşünülen hastalıklar
şunlardır: kalp hastalıkları, baş ve sırt ağrısı, kanser, siroz, akciğer, deri
hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları (aşırı soluk alıp verme vb),
sindirim sistemi hastalıkları, iç salgı bezleri hastalıkları (tiroid salgısının
artması, diyabet vb.), deri hastalıkları (egzama, sedef hastalığı vb.) ve
migren.
Belirtilen fizyolojik rahatsızlıkların strese bağlı
olarak sıkça yaşandığı bilinmesine rağmen bu hastalıkları sadece stresle ilişkilendirmek
doğru değildir. Sayılan hastalıkların ortaya çıkışı her bireyde farklı
olmaktadır.
Stresli yaşam bireyler üzerinde geçici ve kalıcı
rahatsızlıklar bırakmaktadır. Ancak, bu hastalıklar ortaya çıkmadan önce
stresin insanlar üzerinde bırakmış olduğu bir takım işaretler bu hastalıkların
belirtisi olmaktadır. Bu bedensel işaret ve belirtiler söyle
sıralanmaktadır:
* Aşırı iştahsızlık, yemek yememeye rağmen tokluk
duygusu, kilo kaybı ve zayıflık,
* Aşırı yemek yeme veya özellikle bir sorunla
karşılaşınca yemek yeme ve içki içme eğilimi ile beraber oluşan kilo fazlalığı
* Sürekli yorgunluk ve halsizlik hali ve bu durumdan
dolayı etrafa yakınmalar,
* Sıkça görülen migren tarzı baş ağrıları,
* Geceleri uyumama veya erken uyanma,
* Oturma ve dinlenmeyi engelleyen sinirsel ağrı ve
şikayetler,
* Gece ve gündüz vücudun değişik organlarına ve
özellikle bacaklara giren kramplar ve adale spazmları,
* Yüksek tansiyon, kalp atışlarında artma, ellerde
titreme, nefes darlığı,
* Sık sık gelen mide bulantıları, mide krampları,
sürekli ishal ve kabızlıktan şikayetçi olma,
* Aşırı hassasiyet, duygulanma ve gözlerden yas
gelmesi,
* Cinsel ilişki kurmada isteksizlik, korku ve
iktidarsızlık,
* Ağrı kesici ilaçlara ve aspirine aşırı düşkünlük ve
bunun sonucu oluşan mide kanamaları,
* Daha dinamik ve enerjik olmak, azalan vücut
mukavemetini arttırmak için aşırı ölçüde vitamin ve mineral türü ilaçlara
eğilim ve düşkünlük,
gibi belirtiler
stresin fiziksel sonuçlarını oluşturmaktadır. Bu belirtilerin oluştuğu
bireylerde yaşam standartları düşmekte kendilerini sürekli hastalık halinde
hissetmektedirler.
1.2.4.3. Stresin Psikolojik Sonuçları
Stresin ilk etkileri ruhsal boyutta yaşandığı için
genelde zor fark edilen ama daha sık rastlanılan sonuçları kapsamaktadır.
“Stres altında kalan insanların duyguları ve düşünceleri yıpranmaktadır. Stres
yaşayan insanlarda dikkatin azalması, zihni bir konu üzerinde toplama güçlüğü,
çeşitli konular arasında ilişki kurma güçlüğü, aşırı unutkanlık, obsesif
(takıntılı) düşünceler gibi zihinsel düzeydeki problemler, geri çekilme,
kabullenme, karşı koyma veya korku, endişe ve depresyon gibi duygusal
problemler görülür.(Gamsız, 35) Bu problemlerin önüne geçilemediğinde ise
bireyin günlük hayatı olumsuz etkilenir ve sorunlarla baş edemez hale gelir.
Savunma mekanizması strese karşı gösterilen ortak
psikolojik bir tepkidir. Stresin yol açtığı endişe ve kaygıyı azaltmak için
vücut savunma mekanizmasını kullanır. Aslında bu tepki stresle ilgili değil
stresin yol açtığı endişenin azaltılmasıyla ilgilidir. Ancak birey içinde
bulunduğu stresli halden kurtulmayı başaramıyorsa birtakım belirtilerle
birlikte psikolojik rahatsızlıklarda ortaya çıkmaktadır. Gerek iş ortamından
gerekse aile kaynaklı strese maruz kalan bireylerde depresyon, saldırganlık,
kaygı, tükenme, uykusuzluk ortaya çıkmaktadır.(Tiritoğlu, 2006:77) Çalışmanın bu bölümünde bu rahatsızlıklara
değinilecektir.
i. Depresyon: Yaşamı
en çok etkileyen rahatsızlardan biri depresyondur. “Depresyon, oluşma
nedenleri, gidisi ve tedavisi açısından oldukça karmaşık olan ruhsal bir
bozukluktur. Depresyon sadece ruhsal bir çöküntüden ibaret değildir. Genel
anlamda depresyon derin üzüntülü bir duygu durum içinde düşünce, konuşma ve
harekette yavaşlama, durgunluk, yorgunluk, dikkat ve konsantrasyonun azalması,
isteksizlik ve motivasyonun düşmesi, değersizlik, suçluluk, karamsarlık duygu
ve düşünceleri ile fizyolojik işlevlerde yavaşlama gibi belirtileri içeren bir
sendromdur.”(Şireli, 2012:5) Hem duygusal hem de bedensel birçok sıkıntıyı
meydana getiren depresyon tedavi edilmezse intiharla sonuçlanabilmektedir.
ii. Saldırganlık: Bireyin
kendini ifade etmede güçlük ve baskıyla karşılaşması çevreye karşı olumsuz
tutumunu artırabilir. Bu tutum sözel, fiziksel olabildiği gibi duygusal da
olabilir. “Bireyler genelde kendilerini engellenmiş ve çaresiz hissettiklerinde
en sık olarak bu reaksiyonu gösterirler. Bu durum objelere veya insanlara karşı
olabilir. Aşırı stres altında ortaya çıkan yorgunluk ve endişenin bireylerde
meydana getirdiği etrafına karşı düşmanca tutumlar, özellikle çalışma ortamında
sosyal desteğin olmaması gibi durumlarda daha da şiddetlenmektedir.”1 Stres
sonucu ortaya çıkan saldırganlık eğilimi kişinin kendisinin ve çevresindeki
insanların ruhsal ve bedensel sağlığını olumsuz etkilemektedir.
iii. Kaygı: Genel
bir korku ve endişe hali de diyebileceğimiz kaygı ciddi sıkıntılara yol
açabilmektedir. Gelecek kaygısı, iş kaygısı, savaş kaygısı gibi olmamış ama her
an olabilecekmiş gibi düşünüp endişe halini sürdürmektir. “Uzmanlar korku
kavramını korkunun nedeninin bilindiği durumlar için kullanırken, kaygı
terimini korkudan farklı olarak sorunun nedeninin kişi tarafından bilinmediği
halde hissedilen belli belirsiz bir korku hali için kullanırlar.” (Yılmaztürk,
s.10) Nedeni bilinemeyen korku olarak tanımlanan kaygı, kişilerin stres
düzeylerini artırıcı etki yapmaktadır.
iv. Uykusuzluk: Birçok
nedenden dolayı olabilecek uykusuzluk en sık psikolojik problemlerde
görülmektedir. Uykusuzluk, uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte zorluk
çekmek ve buna bağlı olarak geceleri sık sık uyanmaların olması durumudur.
Bireyin uykusuzluğunun sebebi yaşadığı yoğun stresten kaynaklı ise stres
ortadan katlığında uykusuzluk sorunu da çözülmüş olmaktadır. Bireyin stres
yüzünden sürekli uykusuz kalması yaşam kalitesini düşürmekte ve gündelik
işlerinin aksamasına sebep olmaktadır. Uykusuzluğun olumsuz etkileri bununla
sınırlı kalmamakta ve kronikleştiğinde kişide bir takım sağlık sorunlarını da
beraberinde getirmektedir.
1.2.4.4. Stresin Davranışsal Sonuçları
Stres, insanların ruhsal ve fiziksel durumları kadar
davranışlarını da olumsuz etkilemektedir. “Stres sonucunda bireyde görülen
davranışlar şunlardır: duygusal karar verme eğilimi artar, duygusal patlamalar,
aşırı yemek yeme veya iştah kaybı, aşırı içki içme sonucu dengesiz karar verme
eğilimi, aşırı heyecanlanma, ani ve çabuk karar verme, konuşma bozuklukları,
verilen karar doğrultusunda yanlış emir ve talimatlar verme, işi aksatma,
gelişmelere ilgisiz kalma sonucunda karar verme için gerekli bilgi
gereksiniminde yetersizlik” (Özgüven, 2003:221) stresin davranışsal
sonuçlarından bazılarıdır. Stresin davranışsal sonuçları bireyin yaşadığı çevre
ve iş ortamını doğrudan etkilediği için birey olumsuz sonuçlarla
karşılaşmaktadır.
1.2.4.5. Stresin Örgütsel Sonuçları
Stresin örgütsel sonuçları kısaca şu şekilde
sıralanabilir:
i. Performans
Düşüklüğü/Verimsizlik
ii. İşte Hata Yapma/İş
Kazaları
iii. İsabetsiz Kararlar
Verme
iv. Çalışan Devir Hız
v. Devamsızlık ve İşe Geç
Gelme
vi. Yabancılaşma
1.2.5.Stresle İlgili Yapılmış Çalışmalar
İstanbul İli Anadolu yakasında ilköğretim okullarında
görev yapan öğretmenlerin duygusal zeka düzeyleri ile stresle başa çıkma
becerileri arasındaki ilişkinin incelendiği bir araştırma sonucunda iyimserlik,
duygulardan faydalanma, duyguların ifadesi ve duygusal zeka ile stresle başa
çıkma becerileri arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. (Sandıkçı, 2010:3)
115 işletme yöneticisiyle yapılan bir çalışmada küçük
ve orta boy işletme yöneticilerinin stres kaynakları araştırılmıştır. Araştırma
sonuçları araştırmaya katılan yöneticilerin en önemli stres kaynağının,
ekonomide yaşanan olumsuz gelişmeler ve krizler olduğunu ortaya koymuştur.
İkincil faktör olarak işletmenin finansman problemleri üçüncü faktör ise
dinlenmek ve sevilen işleri yapmak için yeterli zaman bulamamak olarak
saptanmıştır. (Uçman,1990)
İlkokul öğretmenleri ile yapılan bir araştırmada
öğretmenlerin çalıştıkları okulun iklimine ilişkin algıları, stres düzeyleri bu
algı ve stres düzeylerinin deneklerin kişisel özelliklerine göre anlamlı bir
farklılık gösterip göstermediğini ve deneklerin okul iklimine ilişkin algılar
ile stres düzeyleri arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemek
amaçlanmıştır. Araştırma sonucunda, bireylerin mezun oldukları okula,
yaşlarına, cinsiyetlerine ve çalıştıkları okulun bulunduğu semte göre okul
iklimine ilişkin algıları arasında anlamlı farklar bulunmuştur. Çalıştıkları
okul iklimi ve stres düzeyleri arasında negatif ilişki olduğu saptanmıştır.(Öztürk,
1995:31)
Ankara’da bulunan bazı üniversitelerde görev yapan
öğretim elemanlarının stres düzeylerinin, iş stresi ile baş etme yollarının ve
performans düzeylerinin belirlemeye çalışıldığı bir araştırmaya 86 akademisyen
katılım göstermiştir. Araştırma sonucunda öğretim elemanlarının stres
düzeyleri, kullandıkları baş etme stratejileri ve performans düzeyleri arasında
anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ayrıca fakültelerde genel olarak stres
düzeyinin az olduğu ve stresle başa çıkma stratejilerini sıklıkla kullandıkları
belirlenmiştir. Fakültelerde stres yaşanmasına neden olan en önemli faktör
mesleki prensiplerin bulunmaması olarak saptanmıştır.(Balcı, 1994:34)
Polis memurları ile yapılan bir araştırmada polis
memurlarının, aynı toplumda yaşayan lise ve üniversite öğrencilerinden,
yetişkinlerden ve fiziksel rahatsızlığı olan bireylerden daha stresli durumda
oldukları sonucuna ulaşılmıştır.(Derdiman, 2006:32)
Lise öğrencilerinin stres yaratıcılarında
kullandıkları başa çıkma stratejilerinin incelendiği bir araştırmada,
ebeveynlerin otoriter tutumu, çocuğa karşı tavırları, demokratik veya ilgisiz
oluşu, aile bireylerinin sorunlarını paylaşması/paylaşmaması ekonomik durum,
cinsiyet vb. etkenlerin stresle başa çıkma stratejilerinin belirlenmesinde
etkili olduğu saptanmıştır.(Aysan, 1988:109)
Devlet ve Özel Liselerde Çalışan Öğretmenlerin İş Tatmini ve İş Stresinin Karşılaştırmalı Analizi isimli araştırmanın sonuçlarına göre devlet lisesinde çalışan öğretmenlerin stres düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Her iki okul türünde de öğretmenlerin strese maruz kalmasındaki unsurlar; maaş azlığı, mesleki meslekî gelişme koşullarının yetersiz oluşudur. Ayrıca en az stres yaratan faktörler; yönetim ile ilişkiler, zaman yetersizliği, öğretmenin kendini yetersiz hissetmesi ve meslekteki siyasi ayrımcılıktır.(Özdayı, 1990:97)
Eğitimde Stres Kaynakları isimli çalışmada ücret yetersizliği, çalışanı değerlendirmede adaletsiz ve araç gereç yetersizliğinin okul müdürleri ve öğretmenlerdeki stres üzerindeki etkisi araştırılmış ve bu etkenlerle stres arasında olumlu ilişki bulunmuştur. Ayrıca en çok görülen stres belirtilerini uykusuzluk, gerginlik ve yorgunluk oluşturmaktadır. Performansın en olumsuz etkisi ise yapılan işin niteliğinin düşmesi olarak saptanmıştır.(Pehlivan, 1993:87)
Lise öğretmenlerinin stres kaynaklarının araştırıldığı
bir çalışmada maaşların düşüklüğü, öğretmenlik mesleğinin saygınlığın düşük
olduğu düşüncesi, hükümetin politikalarda kararsız olması, mesleksel örgütlerin
yetersizliği eğitim politikaları ile ilgili karalarda etkili olamamak, iş yükü
fazlalığı ile öğrenci sorunları, ebeveynlerin olumsuz etkileri olarak
belirlenmiştir. En az stres yaratan etmenlerin ise; mesleğin sıkıcılığı,
öğrencilerin beslenme giyim vb temel ihtiyaçlarından sorumlu olmak, müdürün
kişisel sorunlarını çözmede yardımcı olmaması, müdürün yetersizliği, müdürün otoriter
belirtilmiştir.(Şeker, 1995:51)
Bazı çalışma sektörlerinde motivasyon ve iş doyumu
yüksek düzeyde olabilmektedir. “İlaç sektöründe uygulanmış bir çalışmada iş
tatmini ve motivasyonu yüksek olan çalışanların stres seviyelerinin düşük
olduğu tespit edilmiştir.” (Yapraklı, 2007)
Bununla birlikte Hong Kong’da öğretim elemanları
üzerinde yapılan bir çalışmaya göre, stresin ile iş tatmini arasında negatif
ilişki bulunmuştur.(Duyan,32)
Avustralya’da yapılan başka bir araştırmada ise,
polisliğin diğer mesleklere nazaran zannedildiği gibi stresli bir meslek
olmadığı, polisin yaşadığı stresle kişilik özelliklerinin(asabi, dışa dönük
olma gibi), olumlu ya da olumsuz deneyimlerinin, örgütsel deneyimlerinin ilintili
olduğu belirlenmiştir.(Şimşek, 34)
KAYNAKLAR
- Aracı H. Öğretmen ve Öğrenciler İçin Okullarda Beden Eğitimi, 2.Baskı. Bağırgan Yayınevi, Ankara, 1999: s.88
- Baumann
S. Uygulamalı Spor Psikolojisi. İkizler C, Özcan AO (Çeviri), Alfa Basın Yayın
Dağıtım, İstanbul, 1994; s.78
- Diana
EW, Mears B. İntervention in schoolandclinic. AcademicResearch Library, 2004;
39,4
- Necmettin
E. Yaşam Boyu Spor. Bağırgan Yayınevi, Ankara, 1998: s.6
- Selçuk
H. İlk Ve Orta Öğretim Kurumlarında Beden Eğitimi, Ders Kitapları A.S,
İstanbul. 1990: S.11
- Sevim
Y. Antrenman Bilgisi. Tutibay Yayınları, Ankara, 1997: S.5
- Yıldıran
İ, Karaküçük S, İmamoğlu AF ve Ekenci G. Beden Eğitimi ve Spor Öğrenimi veren
Yüksek Öğrenim Kurumlarının Öğretim Programlarının Toplumsal Beklentilere
Uygunluk Düzeyleri Bakımından Analizleri, Eğitim Dergisi, Ankara, 1993: S.55,
- Baltas,
A.ve Baltas, Z. (1990). Stres ve Stresle Mücadele Yöntemi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
- Mıhçıoglu, C.
(1996). Sözcüklerin Öyküsü:A-Z. Ankara: KTB Yayınları.
- Saygılı, S.
(2005). Strese Son. _stanbul: Elit Yayıncılık.
- Hovanitz, C.A.
(1986). Life EventStressandCoping Style as ContributorstoPsychopathology.
Journal of ClinicalPsychology, 51(2),276-289.
- Morris, C.G.
(2002). Psikolojiyi Anlamak : Psikolojiye Giris. Ayvasık,H.B. & Sayıl, M.(Çev.).Ankara
: Türk Psikologlar Dernegi
- Öztürk, O.
(2002). Ruh Saglıgı ve Bozuklukları. Ankara: Nobel Tıp Kitabevi.
- Çopur, F.
(1996). Ana-Baba Tutum Algısının Kız Ögrencilerin Kullandıkları Stresle Basa Çıkma
Yollarına Etkisi. Yayınlanmamıs Yüksek Lisans Tezi. Adana: Çukurova Üniversitesi.
- Baltas, A.
(1992). Stres Altında Ezilmeden Ögrenme ve Sınavlarda Üstün Basarı. İstanbul :Remzi
Kitabevi.
- Rowshan, A.
(1998). Stres Yönetimi. (çev.)Sahin Cüceloglu. _stanbul: Sistem Yayıncılık.
- Lewis, D. (1995).
Bir Dakikada Stres Yönetimi. (çev). Harmandaglı, N. İzmir: Ardo’sYayınları.
- Görüs, Y.
(1999). Bir Grup Lise Ögrencisinin Atılganlık Düzeyi ile Stresle Basa Çıkma Yolları
Arasındaki _liskinin _ncelenmesi. Yayınlanmamıs Yüksek Lisans Tezi , İzmir:Dokuz
Eylül Üniversitesi.
- Morgan, G.
(1993). _ste Yasamda Stresle Basa çıkma Yolları. _stanbul: Ruh Bilim Yayınevi
- Mason, J.
(1985). Guide toStressReduction. California : CelestialArts.
- Silva, J.
(1998). SilvaMethod on Mental Dynamics. Goldman.
- Davison, G.C.
ve Neale, J.M. (2004). Anormal Psikoloji. (çev.edt). Dag, _. Ankara: Türk Psikologlar
Dernegi Yayınları.
- Aracı H.
Öğretmen ve Öğrenciler İçin Okullarda Beden Eğitimi, 2.Baskı. Bağırgan
Yayınevi, Ankara, 1999: s.88
- (Ludwing,Çev:
Fevzi Aksoy, 1983). Ludwing, P. (1983). Spor hekimliginegiris. (Çev.Fevzi Aksoy). 3. Baskı. _stanbul:Bayer Türk Kimya
Sanayi. (s. 67-68, 35-38).
- Mirzeoğlu N.
Spor Bilimlerine Giriş. Bağırgan Yayınevi, Ankara, 2003: s.64
- Pender NJ, Murdaugh CL, Parsons MA. Adolescent. HealthPromotion in NursingPractice,Fourth Edition, New Jersey, 2007:13-209.
-
Bıshop, J.G., Aldana, S.G. (1999). Step towellness, A
Stage-BasedApproach, USA: Allyn& Bacon.
- Korkut
H. Türk Üniversiteleri ve Üniversite Araştırmaları. A.Ü Basımevi, Ankara,1984:
s.65- )
- Alpman C.
Eğitimin Bütünlüğü İçinde Beden Eğitimi ve Çağlar Boyu Gelişimi. Can Reklâm Evi
Basın Yayın Ofset Matbaacılık, Ankara, 2001: s.98
-Bek N. Fiziksel
Aktivite ve Sağlığımız. 1. Baskı, Ankara, Klasmat Matbaacılık, 2008, 10-13.
-Sağlık
Müdürlüğü Obezite Birimi. Tokat (2013).
- A.Başal, Stres Yapmayan Stres Kitabı,
İstanbul, 2007, s.23
-H. Tutar,
İşyerinde Psikolojik Şiddet, Ankara, 2003, s.71
- A.
Şengül,Organizasyonel Stresin Yönetimi: İzmir Çevresinde Orta Kademe
Yöneticiler Üzerine Bir Araştırma, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
(SBE), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi(YYLT), Ankara, 1999, s.6
- H. Ö. Özen,
Üniversite ve Devlet Hastanelerinde Çalışan Hemşirelerin Stres Düzeylerinin
Karşılaştırılması: Zonguldak Örneği, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, SBE,
YDT, Zonguldak, 2011, s.29
- Şafak
Ağma F., İş Yaşamında Stresin Nedenleri ve Olumsuz Etkileri, ATÜ, SBE, YYLT,
Ankara, 2007 s. 20
- H. Yalnız, Ebelerde İş Stresinin İş Doyumuna Etkisi, EÜ,
SABE, YYLT, İzmir, 2010, s.36
-S. Akgündüz,
Örgütsel Stres Kaynaklarının Çalışanların İşTatmini Üzerindeki Etkisi ve Banka Çalışanları
İçin Yapılan Bir Araştırma, Dokuz Eylül Üniversitesi, SBE, YYLT, İzmir, 2006,
s.24
- Ö. Güllüoğlu,
“Yerel Televizyon Çalışanlarının Örgütsel Stres Faktörleri: Kayseri İlinde
BirAraştırma”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, S.43,
İstanbul, 2012, s.79
- D. Norfolk, İş
Hayatında Stres, (Çev. L. Serdaroğlu), İstanbul, 1989, s.173
- E. Tiritoğlu, Konaklama İsletmelerinde Stres Faktörlerinin İşgören Devir Hızına Etkisi Üzerine Bir Alan Araştırması, SAÜ, SBE, YYLT, Sakarya, 2006, s.77
-Ö.Şireli, Depresyon Tanısı Almış Ergenlerde Anne Baba kabul Reddi- Kontrolu ve Aile İç İlişkilerin Depresyon Şiddetine Etkisi, AÜ, TF, YUT, Ankara, 2012, s.5
- İ.E. Özgüven, Endüstri Psikolojisi, Ankara, 2003, s.221
- N. Öztürk, İlkokul Öğretmenlerinin Çalıştıkları Okulun İklimine İlişkin Algıları İle Gerilim (Stres) Düzeyleri Arasındaki İlişkiler (İzmir Örneği), DEÜ, SBE, YYLT, İzmir, 1995, s.31
- E. Sandıkçı, Stresin Tükenmişlik Boyutları Üzerindeki Etkisi: Diyarbakır’da Öğretmenler Üzerinde Bir Araştırma, YYLT, Kayseri, 2010, s.3
- P. Uçman, “Ülkemizde Çalışan Kadınlarda Stresle Başa Çıkma ve Psikolojik Rahatsızlıklar” Psikoloji Dergisi Cilt:7, S.24, 1990, dergisosyalbil.selcuk.edu.tr/susbed/article/download/414/396 ( 04.12.2014)
- N. Şeker, Lise Öğretmenlerinin Stres Kaynaklarına İlişkin Algıları ve Sınıf Atmosferi Arasındaki İlişkiler, DEÜ, EBE, YYLT, İzmir, 1995, s.51
- N. Özdayı, Devlet ve Özel Liselerde Çalışan Öğretmenlerin İs Tatmini ve İş Streslerinin Karşılaştırmalı Analizi, İÜ, YDT, İstanbul, 1990, s.197
- I. Pehlivan, Eğitimde Stres Kaynakları, AÜ, EBE, YDT, Ankara, 1993, s.87
- A.Balcı, “Üniversite Öğretim Elemanının İş Stresi Ankara’da Bazı
Öğretim Elemanları Üzerinde Yapılan Bir Araştırma”, Eğitim Bilimleri Fakültesi
Dergisi (EBFD), Cilt:27, S.1, Ankara, 1994, s. 34
- RC. Derdiman, Toplumsal Etkileşim-Kamu Düzeni İlişkisi Açısından Polis Hizmetlerinde Toplum Desteği ve İlişkisi, U.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C.1, S. 10, 2006, s. 32
- F. Aysan, Lise Öğrencilerinin Stres Yaratıcılarında Kullandıkları Basa çıkma Stratejilerinin Bazı Değişkenler ile Olan İlişkisi, YDT, Hacettepe Üniversitesi (HÜ), Ankara, 1988, s.109 7
- Ş. Yapraklı, “Satış Gücü Motivasyonu - İş Tatmini Ölçeklerinin Test
Edilmesi ve Motivasyonun İş Tatmini Üzerindeki Etkisinin Belirlenmesi: İlaç
Sektöründe Bir Uygulama”, İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları
Dergisi, C. 9, S. 3, 2007 www.isgucdergi.org/download.php?id=292&tk...f=292.pdf
(12.11. 2014)
- BALTAŞ, Z.,
ATAKUMAN, Y. ve DUMAN, Y. (1998) ‘‘Standardization of thePerceivedStressScale:
PerceivedStress in TurkishMiddleManagers’’, StressandAnxietyResearchSociety, 19th
International Conference: İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder