Irklar Arasında
Müsavilik
Yeni
Türkiye’yi oluşturan en temel dinamik inkılâp ruhudur. Demokrasi aslen
halkçılık demektir ve bir yerde halkçılık olabilmesi için o halkı oluşturan
bireylerin birbirleri ile eşit olması gerekmektedir.
Ancak
kimi görüşlere göre herkes eşit doğmaz. Ten rengine ya da başka bir kast
sistemine göre ayrılır ve asla alttakiler üste üstekiler ise alta geçmez. Kadın
erkek gibi cinsiyetlerde bir ayrımcılık ve eşitsizlik sebebidir. Bu durumda tüm
halkın eşit olmasından söz edilemez ve demokrasi imkânsızdır.
Peki,
gerçekten bu böyle midir? Bu konuda Darvinciler ve Lamarkçılar olarak iki temel
ve birbirine zıt görüş yer almaktadır. Darvinciler sonradan kazanılan
özelliklerin kalıtımsal olarak geçmediğini söyler. Örnek olarak İbraniler ve
Müslümanlar sürekli sünnet olmalarına rağmen yeni doğan nesiller sünnetli
doğmuyordur. Lamarkçılar ise kazanılan özelliklerin kalıtımsal olarak geçtiğini
söyler ve bunları örneklendirir. Bu iki görüş her ne kadar birbirine zıt
gözükse de ikisinin de bazı noktalarda haklı olduğu saptanabilir. Şöyle ki
karmaşık özellikler nesilden nesile aktarılamazken basit özellikler
aktarılabilir. Toplumsal özellikler de karmaşık olduğuna göre nesilden nesile
aktarılamaz. Yani birey doğduğunda bir topluluğun parçası değildir ve toplumsal
kuralları daha sonra içinde bulunduğu toplumdan öğrenir.
Bu
sebeple bir siyahînin bir beyazdan daha başarılı olmasını etkileyecek
kalıtımsal bir fark yoktur. Amerika yerlileri geçmişte büyük uygarlıklar
kurmuşken bugün nasıl ikinci sınıf hal muamelesi görebilir. Türkler Araplar
veya Çinliler çok yüksek medeniyetlere ulaştıkları vakit Avrupalılar hala
aşiret düzeyindeydiler. Demek ki hiçbir ırkın birbirine üstünlüğü yoktur.
Demokrasi ve yani halkçılığın ilk ilkesi ırkların eşitliği olmalıdır.
Milletlerin Müsaviliği
Milletleri
oluşturan kültürlerin kalıtımsal olarak düşünen bazı bilim adamları var ise de
bu tamamen yanlıştır. Kültür insanların birbiri ile etkileşimi ve öğrenme ile
oluşur. Aynı yerde uzun süre bir arada dış etkilerden bağımsız kalan insanlar
aynı kültüre sahip olacaklardır. Örneğin İngiltere’de bulunan Anglesler
Saksonlar ve Normanlar farklı kültürlerden gelmiş olmalarına rağmen uzun süre
ve dış kültürlerin etkisinden uzakta ortak bir kültür oluşturmuşlardır.
Kültürlerin
arasındaki farklılıklar kalıtımsal olarak geçmez ve bu biyolojinin konusu
olamaz. Bu toplumsal bir olgudur. Peki, neden milletler arası fark bu kadar
fazla? Bir kuzey Amerika yerlisi veya Afrika kabilesi ile Avrupalı arasındaki
farkı oluşturan etmen ne? İlk olarak toplumun büyüklüğü göze çarpmaktadır.
İlkel kabile toplumları oldukça küçükken Avrupa medeniyetinin hâkim olduğu
toplum çok daha büyüktür. Buna etmen olarak coğrafya düşünülebilir. Dağ ve çöl imkânları
kısıtlı olacağı için topluluktaki insan sayısı da az olacaktır. Çünkü kaynaklar
çok fazla kişiyi besleyemeyecektir. Hâlbuki ova ırmak, yayla ve deniz kenarları
çok daha verimli ve kalabalık yaşamı destekleyecek kaynaklara sahiptir.
Sonuç
olarak bir aşiret, geleneği ve çevresi gereği hep aşiret kalmak isterken bir
millet ise kendini diğer milletler ile kıyaslayıp millet olarak kalmak ister.
Tüm bu olaylar ırksal değil sosyolojiktir. Bu yüzden bu farkı ortaya getiren
toplumsal nedenler değiştiğinde bu farklar da ortadan kalkacaktır.
Kadınla Erkeğin
Müsaviliği
Kadınların
erkelere eşit olamayacağı erkelere göre eksik olduklarını dile getiren görüşler
vardır. Bu görüşler kadınların erkeklere göre daha kısa boylu daha az kilolu ve
hatta daha az kırmızı kan hücresine sahip olduğunu söylerler ve bu
farklılıklarından dolayı kadınları eksik görürler. Peki, erkekler arasında da
kısa erkekler yok mudur? Bu durum sosyal statülerini etkilemekte midir? Hayır.
Kısa olup toplumsal konularda çok etkili erkekler vardır. Bu durumda kadınların
bu tür fizikisel özellikleri ile sosyal statüleri arasında bağ kurulamaz.
Peki,
bu farklılık inancı nereden geliyor? Bu inanç iptidai toplumların kadınları
tabu olarak görmelerinden geliyor. Kadınların erkeklerden eksik olarak
algılanmasının ne fiziksel ne de zihinsel özelliklerden kaynaklandığı
söylenemez. Bu tamamen toplumsal bir olaydır toplumsal inkılâp ile de
değişebilir. Eğer fiziksel bir şey olsaydı değiştirme imkânı da olmazdı.
Böylece halkçılığın üçüncü ilkesi de kadın erkek eşitliğidir.
Kastların Ve Sınıfların
Müsaviliği
Kast
sistemi halen Hindistan’da devam eden ve kastlar arasında geçişin bulunmadığı
kalıtımsal olarak aktarılan bir sistemdir. 4 ana kast ve birçok tali kast
birbirlerine hiyerarşik olarak bağlıdır.
Avrupa’da
da serfler ve efendiler böyle bir ayrım içindedirler. Tüm bu ayrışmayı hayati
öneme sahip bulanlar olsa da bunların tamamı sosyolojik biçimde açıklanabilir
ve esasen kültür ile birlikte geliştiği görülmektedir. Yani kültürel bir
değişim ile bu farklılıklar ortadan kalkabilir.
Milletlerin Sevişmesi
Darvinciliğe
dayanarak güçlünün zayıfı yenmesi gerekliliği ve bunu milletlere uyarlayarak
her zaman savaşın olması gerekliğini savunanlar var. Bu tamamen halkçılık
karşıtı bir görüştür. Halkçılığın bir hedefi de savaşları bitirmektir.
Milletlerin
savaşarak yok olması değil birbirleri ile etkileşime girerek ilerlemesi
esastır. Alman milleti olmasa bir sürü Alman düşünürden mahrum kalacaktık. Aynı
şekilde Türk Arap İran Hint Çin Japon hepsi kendine has kültürleri bulunan
milletlerdir. Bunların birbirlerini yok ederek en güçlüyü bulmaya çalışmak
saçmalıktır. Milletler birbirinin düşmanı değil dostudur. Emperyalizm ve
kapitalizm Miletleri birbirine düşürüp savaştırmaktadır. Bunlar ortadan
kalkarsa milletler birbirlerini kardeş gibi seveceklerdir.
Suni Müsavatsızlıkların
Ortandan Kaldırılması ve Tabii Müsavatsızlıkların Onların Yerine İkame Edilmesi
İnsanlar
arasında var olan eşitsizliklerin büyük bölümü sunidir. Halkçılığın en büyük
görevi bu suni eşitsizlikleri ortadan kaldırmaktır. İnsanlar doğduğundan
itibaren eşit haklara sahip olmalıdırlar. Tüm çocuklara eşit beslenme hakkı ve
eğitim hakkı tanınmalıdır böylece toplumsal eşitsizliklerin önüne geçilebilir.
Bunun
dışında doğal olarak her insan birbirinden farklıdır. Bunun ortadan
kaldırılmasına imkân ve gerek de yoktur. Toplumu oluşturan insanlar farklı
özelliklerde olması o toplumu zenginleştirir. Önemli olan siyası, ekonomik,
kültürel hakların hepsinin herkese verilmesidir.
İnsanlar Hürdürler
İnsanların irade sahibi varlıklar
oluşu özgürlüğün sebebidir. İnsanlar sahip oldukları akıl ve iradeleri ile
seçim yaparlar. İnsanları ruhen hür yapan da vicdanlarıdır. İçinde bulundukları
toplum insanları özgür kılar ve onlara haklar sağlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder