türkler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türkler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2025 Pazartesi

YENİ TÜRKİYE’NİN HEDEFLERİ (ZİYA GÖKALP)

 

Irklar Arasında Müsavilik

            Yeni Türkiye’yi oluşturan en temel dinamik inkılâp ruhudur. Demokrasi aslen halkçılık demektir ve bir yerde halkçılık olabilmesi için o halkı oluşturan bireylerin birbirleri ile eşit olması gerekmektedir.

            Ancak kimi görüşlere göre herkes eşit doğmaz. Ten rengine ya da başka bir kast sistemine göre ayrılır ve asla alttakiler üste üstekiler ise alta geçmez. Kadın erkek gibi cinsiyetlerde bir ayrımcılık ve eşitsizlik sebebidir. Bu durumda tüm halkın eşit olmasından söz edilemez ve demokrasi imkânsızdır.

            Peki, gerçekten bu böyle midir? Bu konuda Darvinciler ve Lamarkçılar olarak iki temel ve birbirine zıt görüş yer almaktadır. Darvinciler sonradan kazanılan özelliklerin kalıtımsal olarak geçmediğini söyler. Örnek olarak İbraniler ve Müslümanlar sürekli sünnet olmalarına rağmen yeni doğan nesiller sünnetli doğmuyordur. Lamarkçılar ise kazanılan özelliklerin kalıtımsal olarak geçtiğini söyler ve bunları örneklendirir. Bu iki görüş her ne kadar birbirine zıt gözükse de ikisinin de bazı noktalarda haklı olduğu saptanabilir. Şöyle ki karmaşık özellikler nesilden nesile aktarılamazken basit özellikler aktarılabilir. Toplumsal özellikler de karmaşık olduğuna göre nesilden nesile aktarılamaz. Yani birey doğduğunda bir topluluğun parçası değildir ve toplumsal kuralları daha sonra içinde bulunduğu toplumdan öğrenir.           

            Bu sebeple bir siyahînin bir beyazdan daha başarılı olmasını etkileyecek kalıtımsal bir fark yoktur. Amerika yerlileri geçmişte büyük uygarlıklar kurmuşken bugün nasıl ikinci sınıf hal muamelesi görebilir. Türkler Araplar veya Çinliler çok yüksek medeniyetlere ulaştıkları vakit Avrupalılar hala aşiret düzeyindeydiler. Demek ki hiçbir ırkın birbirine üstünlüğü yoktur. Demokrasi ve yani halkçılığın ilk ilkesi ırkların eşitliği olmalıdır.

 

 

 

Milletlerin Müsaviliği

           

            Milletleri oluşturan kültürlerin kalıtımsal olarak düşünen bazı bilim adamları var ise de bu tamamen yanlıştır. Kültür insanların birbiri ile etkileşimi ve öğrenme ile oluşur. Aynı yerde uzun süre bir arada dış etkilerden bağımsız kalan insanlar aynı kültüre sahip olacaklardır. Örneğin İngiltere’de bulunan Anglesler Saksonlar ve Normanlar farklı kültürlerden gelmiş olmalarına rağmen uzun süre ve dış kültürlerin etkisinden uzakta ortak bir kültür oluşturmuşlardır.

            Kültürlerin arasındaki farklılıklar kalıtımsal olarak geçmez ve bu biyolojinin konusu olamaz. Bu toplumsal bir olgudur. Peki, neden milletler arası fark bu kadar fazla? Bir kuzey Amerika yerlisi veya Afrika kabilesi ile Avrupalı arasındaki farkı oluşturan etmen ne? İlk olarak toplumun büyüklüğü göze çarpmaktadır. İlkel kabile toplumları oldukça küçükken Avrupa medeniyetinin hâkim olduğu toplum çok daha büyüktür. Buna etmen olarak coğrafya düşünülebilir. Dağ ve çöl imkânları kısıtlı olacağı için topluluktaki insan sayısı da az olacaktır. Çünkü kaynaklar çok fazla kişiyi besleyemeyecektir. Hâlbuki ova ırmak, yayla ve deniz kenarları çok daha verimli ve kalabalık yaşamı destekleyecek kaynaklara sahiptir.

            Sonuç olarak bir aşiret, geleneği ve çevresi gereği hep aşiret kalmak isterken bir millet ise kendini diğer milletler ile kıyaslayıp millet olarak kalmak ister. Tüm bu olaylar ırksal değil sosyolojiktir. Bu yüzden bu farkı ortaya getiren toplumsal nedenler değiştiğinde bu farklar da ortadan kalkacaktır.

 


27 Şubat 2025 Perşembe

Doğru Yol - Rusya'daki Türkler Ne Yapmalı? (Ziya GÖKALP)

 Ziya GÖKALP

            Ziya Gökalp 23 Mart 1876 yılında Diyarbakır’da doğdu. Yüksek öğretimi için İstanbul’a gitti. İstanbul’da Baytar Mektebi’nde okurken II. Abdülhamid yönetimine karşı faaliyet yürütme suçlaması ile tutuklandı. Daha sonra okula kabul edilmeyerek Diyarbakır’a sürüldü.                   

            Diyarbakır’a geldiğinde ticaret odasında çalışmaya başladı ve Vilayet Gazetesi’nin başyazarlığını yaptı. 1905 yılında aşiret reisi İbrahim Paşa’ya karşı halkı ayaklandırdı.

            18 Eylül 1909’da toplanan İttihat ve Terakki kongresine Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Selanik’e gittikten sonra Ömer Seyfettin ve Ali Canip Yöntem ile Genç Kalemler dergisinde yazdı.

            1912 yılında Ergani mebusu seçildi. İstanbul’da çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı. İstanbul işgal edildiğinde İngilizler tarafından tutuklandı. Divan-ı Harb-i Örfi’de sorgulandı.

            1919 yılında sürgüne gönderildi. 1921 yılında Ankara hükümetinin çabaları sonucunda sürgünden kurtuldu. 1923 yılında Diyarbakır milletvekili seçildi. Bir yıl sonra 25 Ekim 1924 yılında İstanbul’da öldü. Arkasında milliyetçilik, din, kültür gibi birçok konuda yazı bıraktı. Şiir ve düz yazı alanında birçok eser verdi.