Ziya GÖKALP
Ziya
Gökalp 23 Mart 1876 yılında Diyarbakır’da doğdu. Yüksek öğretimi için
İstanbul’a gitti. İstanbul’da Baytar Mektebi’nde okurken II. Abdülhamid
yönetimine karşı faaliyet yürütme suçlaması ile tutuklandı. Daha sonra okula
kabul edilmeyerek Diyarbakır’a sürüldü.
Diyarbakır’a
geldiğinde ticaret odasında çalışmaya başladı ve Vilayet Gazetesi’nin
başyazarlığını yaptı. 1905 yılında aşiret reisi İbrahim Paşa’ya karşı halkı
ayaklandırdı.
18
Eylül 1909’da toplanan İttihat ve Terakki kongresine Diyarbakır delegesi olarak
katıldı. Selanik’e gittikten sonra Ömer Seyfettin ve Ali Canip Yöntem ile Genç
Kalemler dergisinde yazdı.
1912
yılında Ergani mebusu seçildi. İstanbul’da çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı.
İstanbul işgal edildiğinde İngilizler tarafından tutuklandı. Divan-ı Harb-i
Örfi’de sorgulandı.
1919
yılında sürgüne gönderildi. 1921 yılında Ankara hükümetinin çabaları sonucunda
sürgünden kurtuldu. 1923 yılında Diyarbakır milletvekili seçildi. Bir yıl sonra
25 Ekim 1924 yılında İstanbul’da öldü. Arkasında milliyetçilik, din, kültür
gibi birçok konuda yazı bıraktı. Şiir ve düz yazı alanında birçok eser verdi.
Kitap Hakkında
Kitap
üç ayrı makaleden oluşmaktadır. Bunlar “Rusya’daki Türkler ne yapmalı?” ,”Doğru
Yol – Hâkimiyet-i Milliye ve Umdeleri Tasnif, Tahlil ve Tefsiri”, “Yeni
Türkiye’nin Hedefleri”dir.
Çarlık
Rusya’sı içinde Türk milletlerinden oluşan topraklara sahipti. Bolşevik ihtilal
ile bu Türk milletlerinin bağımsızlıklarını kazanma ihtimali doğmuş ve yazar
Yeni Mecmua adlı gazetede yayınlanan makale ile bağımsızlıklarını kazanmak
isteyen Rusya’daki Türklere bir yol gösterici olmuştur.
“Yeni
Türkiye’nin Hedefleri” kurulan Türk devletine bir yol gösterici olmak maksadı
ile Yeni Türkiye gazetesinde 1-6 Temmuz arası 6 adet ve 9 Temmuz 1923’de
yedincisi yayınlanan birbirine bağlı makalelerin bir bütünüdür.
“Doğru
Yol” üst başlığı ile yayınlanan makale ise Halk Fırkası’nın kuruluş ilkelerini
açıkladığı bir makaledir.
Ziya
GÖKALP’in Türkçülüğünü ve milliyetçiliğe bakış açısını gözler önüne seren bu
kitap ayrıca düşünce adamı olarak felsefe ve bilimden yararlanan dönemin en
ileri düşünürünün eseridir. Bu açıdan bakıldığında çok doğru tespitler içeren
bir eserdir.
RUSYA’DAKİ TÜRKLER NE
YAPMALI?
Türklerin vatanı Turan, tarihte üçü
Türk üçü ise yabancı olmak üzere altı farklı hâkimiyet devresi geçirmiştir.
İlki m.ö. 209 ile m.s. 93 senesi
arasındaki Türk hâkimiyet devridir. İkinci devir Tatar devri, üçüncü devir
ikinci Türk devri olup, dördüncüsü Moğol devri, beşincisi üçüncü Türk devri ve
altıncı ise Rus devridir. Bundan sonra gelecek devri ise dördüncü Türk devri
olacaktır.
Birçok
millet ufak parçalara ayrılıp mahallî beylere tabi olduğundan bağımsızlıklarını
kazanamamaktadır. Bu yüzden Rusya’da bulunan Türkler tek ve büyük bir Türk
devleti oluşturma gayreti içerisinde olmalıdır. Tarih boyunca bu tür
birleşmeler her ne kadar savaş ve zor yoluyla olmuşsa da bu devirde bu yönteme
gerek kalmamıştır.
Türklerin
en eski geleneklerinden biri de itaattir. Bu bazı kesimlerce yanlış olarak
itaatin esaret getireceği şeklinde yorumlanmaktadır. Hâlbuki bu kavram
bağımsızlığın anahtarı da olabilir. İtaat etmesini bilmeyen bir ordunun
başarılı olmasına imkân yoktur. Bu yüzden yöneticiye itaat her zaman
gereklidir.
Devlet
yöneticilerinin, ister mutlakıyette ister meşrutiyette isterse de cumhuriyette
olsun halk tarafından saygı görmesi gerekir. Bunlara saygı göstermeyenler
uyarılmalı ve hatta cezalandırmalıdır. Yöneticinin de tüm halkı ayırmadan
kucaklaması gerekmektedir. Sadece tacirlerin korunup çiftçinin işçinin hakkının
korunmadığı sistem ne kadar yanlış ise halkı sadece işçiden ibaret sanıp diğer
suçsuz sınıfların mensuplarını cezalandırmak da o kadar yanlıştır. Sovyetlerin
hatası bu olmuştur. Ayrıca sosyalizm mülkiyet üzerine tamamen devlet egemenliği
kurup bireyselliği dışlarken Rusya’daki Türkler bundan uzak durmalı, solidarist
bir sistem kurmalıdırlar. Bunun için ilk önce yerel yönetimler oluşturmalı
sonra bir kongre ile bu yönetimler ortak bir lider ortaya çıkarmalıdır. Sadece
Türklük ve Müslümanlık çevresinde toplanılmalı bunun dışında aşiret, kabile
gibi ayrımcılığa asla izin verilmemelidir.
Bu
merkezi hükümet oluşturulduktan sonra hızla ordu kurulmalıdır. Bu ordunun ve
hükümetin başına geçecek kahraman hem şeyhlerin hem âlimlerin takdirine şayan
olmalıdır. Ancak böyle bir kahraman ile kurtuluş mümkündür. Bu kişi tüm
yetkiler ile donatılmalı ve istediğinde mahalli liderleri görevlerinden
alabilmeli mahalli liderler kendilerine bağlı olanları görevden alabilmelidir.
Bu ordu hiyerarşisini andıran sistem bazılarınca özgürlük ve bağımsızlık gibi
açılardan eleştirilecek olsa da bugün batıdaki devletlerde işleyiş aynı
şekildedir. Rusya’daki Türklerin tek kurtuluşu bu yoldur.
DOĞRU YOL
Halk Fırkası’nın
Umdelerinin Tahlil ve Tasnifiyle Siyasi Umdelerinin Tefsiri
Müdafaa-i Hukuk Fırkası’nın Halk
Fırkası adını aldığı yeni programında dokuz ilke yer almıştır. Bu dokuz ilke
incelendiğinde esasen otuz sekiz ilkeyi içerdiği anlaşılmaktadır. Yayınlanan bu
programdaki ilkeleri on iki kısma ayırırsak bunlar şöyle sıralanabilir; siyasi
ilkeler, idari ilkeler, dini ilkeler, hukuki ilkeler, adli ilkeler, iktisadi
ilkeler, mali ilkeler, bayındırlık ile ilgili ilkeler, eğitim ile ilgili
ilkeler, sosyal yardım ile ilgili ilkeler, sosyal politikaya dair ilkeler,
askeri ilkeler.
Siyasi İlkeler
Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. Milletin tek ve gerçek temsilcisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi’dir. Osmanlı devletinde Türk denemez hale gelmiş; Türk Edebiyatı yerine
Osmanlı edebiyatı, Türk milleti yerine Osmanlı milleti denmekteydi. Artık milletimize
ve devletimize Türk ismini vermemiz milli hâkimiyetimizin en büyük
göstergesidir.
Bir
kanun yaparken asıl dayanak bir milletin akıl ve mantığı olmalıdır. Ancak
bundan önceki devirlerde bu böyle değildi. Çünkü kapitülasyonlar adı altında
bir takım ayrıcalıklara sahip yabancılar, bir takım ayrıcalıklara sahip gayrimüslimler,
saltanatı kendi için kullanan saray ve dini siyasete alet eden gericiler olarak
gruplandırabileceğimiz dört çıkar odağı ülkenin yararına kanun yapılmasına engel
oluyorlardı.
Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir ilkesi işte bu çıkar odaklarına karşı Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin bağımsızlığına vurgu yapmaktadır.
Osmanlı
Türk milletini bir nevi serf yaparak sadece toprağa bağlı kalmasına yol açmış
Türk milletinin tek görevi dirlik sahiplerini ve sarayı doyurmak olmuştur. Tanzimat
ile birlikte tüm ordunun yükü Türk gençlerine kalmış ve her cephede savaşa
koşarken saray zenginlik içinde halka ağır vergiler uygulamıştır.
Kuvvetler
birliğinin mecliste toplanması zaten tüm milletin hâkimiyetini temsil eden
Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğu için bir sorun teşkil etmeyecektir.
Dış
siyasette Misakı Milli geçerlidir. Yabancı sermayeler ekonomik hayatta ülkede
yer edinebilir ancak bunlar siyasi bir takım isteklere dönüşemez.
Dini İlkeler
Yeryüzünde bir hilafet makamı
bulunmaz ise Müslümanlar imamesiz tespih gibi dağılacaklardır. Fakat bu yüksek
makama kim layıktı? Gayrimüslimler layık olamayacağına göre bağımsız ve güçlü
bir ordusu olan mücahit bir İslam ülkesi buna adaydır. Bu şartları sağlayan tek
ülke Türkiye’dir. Buna dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi bu göreve
layıktır.
İdari İlkeler
Nahiye kanunu getirilecek. Vilayetler
için şuralar kurulacak. Vilayetlerin güvenliği sağlanacak.
Adli İlkeler
Mahkemelerimiz hızla kurularak
adaleti sağlayacaklardır.
Hukuki İlkeler
Gerekli
olan yasalar bilimsel kıstaslar gözeterek oluşturulacaktırlar.
Mali İlkeler
Aşar
vergisine düzenlemeler getirilecek her türlü karar çiftçinin yararı gözetilerek
alınacaktır.
İktisadi İlkeler
Çiftçi,
sanayici ve ticaret erbabının para ihtiyacı karşılanacaktır. Ziraat bankası ile
çiftçilere yardım sağlanacaktır. Çiftçilerin makineli tarıma geçmesi
sağlanacaktır.
Bayındırlık ile İlgili İlkeler
Memleketin
ihtiyacı olan demiryolları inşa edilecektir.
Eğitim ile İlgili İlkeler
Öğretmenlerimizi
refahı sağlanacaktır.
Sosyal Yardım ile İlgili İlkeler
Halk
sağlığı ve sosyal yardım kurumları kurulacaktır.
Sosyal Politika ile İlgili İlkeler
Meslek
erbabını koruyucu kanunlar çıkarılacaktır.
Askeri İlkeler
Okuma
yazma bilenlerin veya orduda okuma yazma öğrenenlerin askerlik süreleri
kısalacaktır. Ordu mensuplarına refah sağlanmalıdır. Memleketin savunulması ve
milletin istikbali için ordunun ihtiyaçlarının karşılanması bir zorunluluktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder