Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu Aralık 2014 tarihli makalenin özetidir.
Bu makalede sosyal politikanın tanım ve temel ilkelerini ortaya koymakla
beraber Türkiye’de sosyal politika uygulamalarının durumlarını analiz etmiş ve
eksik yönlerini göstermiştir. Türkiye’deki sosyal politika sorunlarına çözüm
önerileri getirmiştir.
Makalede
sosyal politikanın temel ilkeleri, Türkiye’deki sosyal politika alanı, sosyal
harcamalar ve vergi, istihdam ve yoksulluk, Türkiye’de istihdam alanında
karşılaşılan sorunlar, yoksulluk ve sosyal yardım, sosyal bakım politikaları,
sağlık sistemi, eğitim sistemi, LGBTİ, konut, çevre ve ulaşım konuları
işlenmiştir.
Makale
sosyal yardımların eşit vatandaşlık ilkesi uyarınca yapılması gerektiğini
vurgulamaktadır. Sadece belli gruplara yönelik yapılan yardımın toplumun tüm
kesimine yayılmadığı ve yardım alan kesimlere hoşnutsuzluk yarattığı
görüşündedir. Yardımın sadaka veya aile içinde olması durumunun yarattığı
sakıncalara değinmiştir. Sadaka ve hayırseverlik ilişkisini özünde eşitsiz bir
ilişkidir. Aile içinde yapılan yardımlarda kadın ve gençlerin durumunu olumsuz
yönde etkileyebilmektedir. Sadece yoksulları hedef alan yardımların kalitesi yeterli
düzeye ulaşmayacaktır. Bazen yardım yapılma şeklinin kendisi aşağılayıcı
yöntemlerden oluşmaktadır. Sosyal güvenlik sistemi içinde yapılan yardımların
prim ödemeyen kesimi kapsamaması ciddi bir sorun teşkil eder. Çalışmayan kesim
prim ödemesi yapamadığından dezavantajlı duruma düşer.
Tüketim
vergisinin toplam vergi yükünün çoğunluğunu oluşturması başlı başına bir
eşitsizlik sebebidir. Bu durumda dar gelirli kesim daha fazla vergi
ödemektedir. Ayrıca toplumun büyük bir bölümü vergi sisteminin adaletsiz olduğu
görüşündedir. Prim ödemelerine bağlı sosyal yardımlar da kayıt dışı çalışan
kesimi dışlayarak adaletsiz bir yapı oluşturmaktadır.Ekonomik büyüme istihdamı
aynı oranda artırmaması işsizlik sorununu yaratmaktadır. İstihdamda da iş
gücüne katılım oranları özellikle kadınlarda oldukça düşüktür. Bir diğer sorun
ise genç işsizliğidir. 15-25 yaş arası gençlerin dörtte biri ne eğitim görmekte
ne de çalışmaktadır.
Çalışma
hayatında ise “insana yakışır iş” kavramı öne çıkmakta sorunun çözümü sadece
istihdam yaratmak değil düzgün istihdam yaratmaktan geçmektedir. Çok az gelir
getiren işlerde ve iş güvencesiz çalışma “insana yakışır iş” kavramı ile
bağdaşmamaktadır. Ayrıca çalışma saatlerinin uzunluğu hem çalışanlar açısından
olumsuz bir etki yaratmakta hem de kadın istihdamının önündeki en büyük
engeldir.
Yoksulluk
sadece çalışmayan kesimde görülen bir olgu değildir. Çalışan ancak yeterli
ücret alamayan çok büyük bir kesimde yoksul sınıfına girmektedir. Yoksullar
toplumda çok büyük bir sayıya ulaşmıştır. Yoksullara yönelik ayni yardımlarda
insanlık onuruna yakışmayan biçimde gerçekleştirilmektedir.
Sosyal
bakım politikaları engelli bakımı, yaşlı bakımı ve çocuk bakımı olmak üzere üç
başlıkta incelenebilir. Engelli bakımında yapılan yardımlarda engelli bireye
bakan kişinin ihtiyaçları göz ardı edilmektedir. Yaşlı bakımında ise toplumun
değişen yapısı ile geniş aileden çekirdek aileye doğru bir dönüşüm söz
konusudur. Bu durumda ailenin yaşlıya bakımı zorlaşmakta kurumsal bakım evleri
ise yaşlı nüfusa oranı binde dört düzeyinde kalmaktadır. Çocuk bakımı ise bakım
alanının en zayıf zinciridir. Çocuk bakımında neredeyse bütün yük annenin
sırtına yüklenmiştir. Bu kadınların istihdama katılmasına da engel bir olgudur.
Sağlık
sisteminde ise son yıllarda özel sağlık kuruluşları yükseliştedir. Devletin
sağlık hizmetlerini özel kuruluşlar aracılığı ile vermesi adaletsizlik
yaratmaktadır. Devletin verdiği sağlık hizmetlerinden ise katkı payı alması
hizmet alanların sırtına ek bir yük yüklemektedir. Üstelik SGK’nın elde ettiği
bu gelir toplam bütçesi içinde hiç de önemli bir yer tutmamaktadır. Sağlık sektörü giderek bir kamu hizmetinden
kar amaçlı işletmelere dönmektedir. Eğitim sistemi gelişmiş ülkelerde sosyal
politika konusu içinde değilken Türkiye’de fırsat eşitsizliği yüzünden sosyal
politikanın konusu içindedir. Devamsızlık en önemli sorunlardan biridir. Ayrıca
eğitim sisteminin pahalılaşması da eğitime ulaşmayı zorlaştırmaktadır.
LGBTİ
bireyler toplumdan dışlanmaktadır. Bu durum onların diğer dezavantajlı gruplar
gibi ele alınmasını gerektirmektedir.
Konutlar
yetersiz ve kalitesizdir. İhtiyaçları karşılamaktan uzak toplum yapısına
uymayan konutlar önemli bir sorundur. Çevre konusunda ise özellikle hava
kirliliği yaşlı ve çocukları tehdit ederken kaliteli suya ulaşımın giderek
zorlaşması toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir. Ulaşım sadece
karayollarının ve özel araçlar ile çözülmeye çalışılması sorunu gidermek bir
yanan daha da kötüleştirmektedir.
Sosyal
politikalara yapılan yatırım bir gider olarak düşünülmemeli bunların toplam
katkıları ile yeni iş ve istihdam sağlayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Vergi
sisteminin ağırlığı gelir vergisine kaydırılarak vergi adaletsizliği
giderilebilir. Ayrıca prim ödemesi yerine vergiler ile finanse edilen sosyal
yardımlar toplum tüm kesimlerine ulaşacaktır. İstihdamda kadın ve gençlerin
katılımı bölgesel eşitsizlikler göz önüne alınarak desteklenmelidir. İşsizlik
ve yoksulluğun bu kadar yaygın bir durumda olduğu ortamda sosyal yardımlar
sosyal politikanın kalıcı bir parçası olmalıdır. Yardımlar ayni yardım yerine
nakdi yapılmalıdır. Bu yardımların yapılış şekli tarafsız, şeffaf ve düzenli
olmalıdır.
Engelli
bakımında bakan kişinin ihtiyaçları dikkate alınmalıdır. Yaşlı bakımında ise
aile içi bakım yerine aile dışı bakım modelleri geliştirilmelidir. Çocuk bakımı
belediye kreşleri ile çözümlenebilir. Sağlık sisteminde meslek örgütlerinin
desteği ve fikirleri alınarak yeni politikalar üretilmelidir. Bu bağlamda
sadece doktorların değil tüm sağlık çalışanların desteği önemlidir. Eğitim
parasız olmalı ve bedava öğle yemeği gibi uygulamalar eğitim sitemine olumlu
katkı yapacaktır. LGBTİ bireyler anayasada tanınmalı, ruhsal ve cinsel sağlık
hizmetlerine ulaşmaları kolaylaştırılmalıdır. Bu bireylerin ailelerine de
danışmanlık verilerek sosyal kabul görünürlükleri artırılmalıdır. İsteyen
çiftlerin ilişkilerine hukuki statü kazandırmalarının yolu açılmalıdır. Konut
dönüşümlerinde etkilenen halkın istekleri göz önünde bulundurulmalı ve orada yaşayan
halk yerlerinden edilmemelidir. Ulaşım konusunda ise ucuz ve kaliteli toplu
taşımaya ağırlık verilmelidir. Kaliteli suya erişim en temel insan hakkı olarak
güvenceye alınmalıdır. Yaşanılabilir ve yeşil bir çevreye kolay ve ücretsiz bir
ulaşım sağlanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder