Nietzsche bellek ve unutma üzerinden cezayı değerlendirerek cezayı bir bellek yaratma aracı olarak görmektedir. Toplumlar törelerine göre cezalar vermektedirler. Cezalar toplum için bir hafıza yaratmış olur. Ahlak soykütükçülerine göre suç kavramı, “bir kişi suç işlemek yerine başka türlü davranmayı seçseydi bir suç oluşmazdı” mantığından çıkmıştır. Nietzsche suçun kökenin bu olduğuna katılmamaktadır. Nietzsche cezayı zarar veren ve zarar gören arasındaki bir ödeme aracı olarak görüldüğünü belirtiyor. Cezanın kökeni bu alacak verecek ilişkisine indirgedikten sonra bütün hukukun doğuşunun bu borç ve borçlu meselesi olduğunu söylüyor. Cezayı uygulayan taraf şiddet göstermenin zevkini tadıyor. Cezayı alan ise bir acı çekiyor ve bu acı onda verdiği sözü unutması sonucunda ceza gördüğünü yani bir hatırlatma aracı olarak kullanıldığını kavrıyor. Burada ceza sayesinde bir bellek yaratılmış oluyor. Eski uygarlıkların hukuk kurallarında suçluya verilecek cezanın bedensel acılar çektirme, örneğin bir uzvu koparmaya kadar gittiğini ve bunun kurallarını detaylı olarak koyduklarından bahsediyor. Bu düşüncelerin modern toplumda acı vermenin kötü bir şey olduğu kabul gördüğü için kabul görmeyeceğini ancak geçmiş toplumlarda acı vermenin bir zevk olduğunu iddia ediyor. Bu cezanın soykütüğü açısından oldukça önemli bir tahlildir. Ayrıca intikamın tepkisel olduğunu belirtip adalet kavramının intikam ile uzlaşmaz olduğunu söylüyor. İntikam ön yargılara dayanır ve adil olmaktan uzaktır. Hukuk, adil olabilmek için bu tepkisellikten uzaklaşma çabasıdır.